Valla dayanamadım yazıverdim bir bölüm daha.Şarkıyı başlamadan önce açın!!
Benim için hatta herkes için her şey değişmişti bir anda.O fotoğrafın bana gelmesi beni başka birine dönüştürdü.Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum.Hem de hiçbir şey.
Sabah gözlerimi yine gözyaşlarımla araladım.Günde 3 öğün bunu yapıyordum.Sabah,öğlen ve akşam.Ha bir de geceyi unutmayalım.Uyanır uyanmaz kendimi attığım tek yer Azatla geldiğimiz dağın başıydı.Kendimi burda buldum.Anı dolu yerde.Ona yalvarmıştım beni anılarımla başbaşa bırakma diye.Söz vermişti öyle bir şey yapmayacağına dair.Ama tutmamıştı sözünü.İlk fırsatta kendini Bade'nin kollarına bıraktı.
Yine dolan gözlerimdeki yaşlar usulca süzülmeye başladı yanağımdan.Yere çömelip öylece manzaraya baktım.Bir zamanlar bana anlamlı gelen bu manzara şimdi hiçbir şey ifade etmiyordu.Boş bir çerçeve olarak görüyordum.
Azat'a karşı oluşturduğum umutlar tıpkı anne karnında ölen bir bebek gibi yok oldular.Bir an içimdeydi.Şimdiyse içimdeki umudu elimle dışarı attım.O bunu hak ediyordu.Ondan nefret ediyorum.İğreniyorum.Kendini başka kızın kollarına attığı için onu öldürmek istiyordum.
Arkamda hissettiğim nefesle o yöne döndüm.Karşımda Azat duruyordu...
Doğru düzgün ilikleyememişti gömleğini.Saçları eskisi gibi dik durmuyordu.Yüzünde ise binbir türlü pişmanlığın izleri vardı.Ama bu defa güçlü olmam gerekiyordu.Beni kaybeden oydu.Umutlarımı yıkan,geleceğimi mahveden oydu.
Bu sefer benim gözlerim değil de onunkiler dolmuştu.Ona arkamı dönüp karşımda duran Mardin'i işaret ettim. "Ne güzel bir yer değil mi?Ben burayı çok sevdim."sonra yanımda duran ağacı gösterdim ona. "Bu ağacı hatırlıyor musun?"yutkundu. "Ama sen hatırlamazsın şimdi.Bu ağaç...Eskiden deli gibi sevdiğim,ona kendimi emanet ettiğim,en güzel,en mutlu günlerimi yaşadığım adamın ağacıydı.Ama o adam şimdi öldü.Ben onun mezarına duygularımı da,anılarımı da gömdüm."ağaçtan gözlerimi alıp ona çevirdim.Ağlıyordu.Onu ilk defa ağlarken görüyordum.Hatta ilk defa bir erkeği ağlarken görüyordum ben.Yanına gittim.Titreyen elimi yanağına koyup gözyaşlarını baş parmağımla sildim. "Yapma."diye fısıldadı.Ama onu umursamadan devam ettim. "Senden tek bir şey istedim.Eğer olur da birgün bana ihanet edecek olursan bundan ilk benim haberim olsun.O zaman canım çok yanmaz demiştim.Sende söz vermiştin her zaman yaptığın gibi.Ama tutamadın Azat..Bana ayrıldığımızı söyleyip gitseydin keşke.Emin ol o zaman seni toprağa gömmezdim ben.Hep kalbimde yaşardın."yanağımdaki elimin üzerine elini koydu. "Neye üzülüyorum biliyor musun? Bu kalp bir daha böyle güzel sevmeyecek."benimde gözlerim dolmuştu.Ama onun karşısında güçlü durmalıydım.Ona karşı özlemimi dokunarak gideriyordum.Ona dokunmak istiyordum.O kızın dokunduğu yerleri keşke temizleyebilseydim.
Önüne düşen saçlarını geriye doğru attım. "Kaybettikçe güzelleşirmiş insan.Sende beni kaybettikten sonra eminim daha yakışıklı olacaksın."sonra gülüp tekrardan gözlerine baktım.
Gözlerinin içine kurduğum ülkemsin,
Her sokağın ayrı bir hüzün...
Buraya geldiğinden beri ilk defa uzun cümle kurdu. "Mehir ben özür dilerim.Affetme beni.Hem de hiçbir zaman.Sana bunları yaşatmamalıydım.Ben aşkımıza sahip çıkamayan adi herifin tekiyim.Özür dilerim..."daha fazla tutamadığım hıçkırıklarım birer birer dışarı fırladılar.Ne haykırışlarımı bastırabildim ne de ağlamamı...
Beni kollarının arasına alıp sıkıca sardı.İlk defa kendimi bu kollara yabancı hissettim.Normal miydi böyle hissetmem?
Artık huzur bulduğum kollar bile bana yabancıyken aramızdaki ilişkinin hiçbir anlamı kalmamıştı.Kolları arasından çıkıp parmağımdaki yüzüğü çıkarıp Azat'ın avcuna koydum. "Azat.Sen bu yüzükle kalbime giden yolu değil,sana gelen en güzel duygularımın geçtiği yolu bağlamışsın.Hem de öyle bir kör düğüm atmışsın ki onu açmak için çok denedim ama yapadım Azat.Çözemedim o düğümü...Ama sen bu yüzüğü ait olduğu yere tak.Bade'nin kalbine giden yolu bağla.Bağlanması gereken en iyi yer Bade'nin kirli kalbi olur.Sanırım ben sana fazla geldim."arkama bile bakmadan koşmaya başladım.
Ateş birgün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,yüreğindeki duruluğa...demiş ki suya:
Gel sevdalım ol,hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş;
Yüreğim sana armağan..
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca,kopmamacasına..
Zamanla su, buhar olmaya;ateş,kül olmaya başlamış.Ya kendisi yok olacakmış ya da aşkı..
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kaderi de alıp gitmiş uzak diyarlara su.
Ateş kızmış...
Ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,günler boyu,geceler boyu...
Bir gün gelmiş,suya varmış yolu.
Bakmış o duru gözlerine suyun,biraz kırgın,biraz hırçın.
Ve o an anlamış;aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını...
Ateş durmuş,susmuş,sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki;Ateş sudan,su ateşten kaçar olmuş..Ateşin yüreğini sadece su,suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş.
Bizim hikayemiz su ve ateşin hikayesi değil.Bizim hikayemiz Aşkın Ateşi'nin hikayesi.Su olmazsa kim söndürür ateşin alevlerini.Ateş olmasa kim yakar suyu...Ateş, küllerinden;su ,buharından doğacaktır elbet bir gün...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionHerkes sevilmek, herkes âşık olmak ister. Peki, aşkı bulacağına inanır mı herkes? Kahramanlarından çok aşk hikâyelerini sevmez miyiz hep? Hayatta bazı şeyler çok değerlidir. Karşınızdaki insanın sizin içinizi görebilmesi... Kalbinizi dinleyebilme...