YAZARDAN NOT: Merhabalar pek sevgili canımlar. Sizlere söylemek istediğim birkaç bir şey var, hemen onlara geçip sizi bölümden fazla uzak tutmayacağım.
Şimdi öncelikle ilk bölümden sonra bu kadar çok ara verdiğim için üzgünüm. Ne yazık ki ev taşınması tahmin ettiğimden çooook daha zahmetli bir işmiş. Zor yoldan bunu öğrenmiş oldum, işin tek iyi yanı sanırım kaslarımda biraz gelişme oldu. Gün içerisinde oturmak dışında bir eylem yapmadığımı düşünürsek elbette çok da şaşırmadık, değil mi?
Bir de üzerine telefonum bozulunca yazma imkanlarımı bütün bütüne kaybettim. Şimdi ailemin iş yerinde bulduğum ilk bilgisayarı sömürüyorum, ne hoş değil mi ^-^ *sömürgecilikte İngiltere'ye en büyük rakip olan yazar emojisi*
Her neyse ikinci hususa gelecek olursak Rakunlar'ı ana hikayelerimden birisi yapmaya karar verip ona haftada bir bölüm yayımlanan hikaye statüsü kazandırdım. *gözleri dolu dolu kendini alkışlayan yazar emojisi*
Yani eğer (özel durumlar hariç) haftada bir bölüm gelmezse kafamı kırabilirsiniz efendim.
Seviliyorsunuz, oy ve yorumları unutmayın. Keyifli okumalar. *zıplaya zıplaya başka bir kitaba bölüm yazmaya giden yazar emojisi*
Can'la birbirimize kısa bir süre bakıp aynı anda gazı kökledik. Teoman her zamanki yerinde bizi bekliyordu. İlk kez Can'la yarıştığımızdan fazladan heyecanlıydım. Her ikimizin motoru da aynı marka aynı model ve aynı yıl üretim olduğu için kazanan sürüş üstünlüğüne göre belirlenecekti.
Teoman'ın bana kızdığı son seferinden sonra bunun tekrar yaşanmaması için elimden geleni yapacaktım. Düşündükçe Teoman'ın haklı olduğunu anlamıştım. Yaşayacak tek bir hayatım vardı ve yaşadığım hayatı da sonuna kadar seviyordum. Eğer basit bir dikkatsizlik yüzünden bir hiç uğruna ölüp gidersem bu kendi adıma çok büyük bir kayıp olurdu. Eğer yoldaysam yola dikkat edecektim, aklımı çok meşgul eden düşünceler bekleyebilirdi.
Bendeki bu hızlı değişim isteğinde Teoman'ın tehdidinin gerçekçiliği de etkili olmuştu. Cehennem Kurtları'nın çaylaklığına kabul edilmeme rağmen henüz isim taşıyan ceketim verilmemişti. Hemen yanımda motorunu süren Can'ın sırtında ise Cehennem Kurtları yazan kot ceketi vardı, ona çaylaklığa kabul edildikten üç gün sonra ceketi verilmişti.
Can ve ben ilk bir kilometreyi birebir aynı bitirdiğimizde çoktan son hıza ulaşmıştık. Aynı anda hem yolu hem de etrafı tarıyordum. Bundan sonra dikkatli olacaksam kendimi dikkatli olmaya alıştırmalıydım. Hemen ilerimde pistte olmaması gereken bir şey görünce yavaş yavaş frenlere dokunarak hızımı düşürürken aynı zamanda ufak ancak ayarladığım bir farkla o cismin yanından geçtim. Eğer yanılmıyorsam fare gibi bir şeydi o cisim.
Çoktan oldukça önüme geçmiş olan Can'a bakarak hızımı arttırdım. Tekrar en üst hıza ulaştığımda bir yandan yolu kolaçan ederken bir yandan da Can'ı kontrol ediyordum. Can en az beş yüz metre ilerimdeydi ve kaybedeceğim kesindi. Tabii pisti fareler bastıysa ve Can durmak zorunda kalırsa durum farklıydı.
Ancak anlaşılan Fareli Köyün Kavalcısı buraya uğramamıştı ve ben annemden miras aldığım şanssızlığımla yoluma çıkan fareyle yarışı kaybetmiştim.
Teoman ve Can'ın beni beklediği binanın yanına beş yüz metre kala fren yapmaya başlayarak onların yanına gelince durdum.
Teoman elindeki kronometreyi durdurarak
"Kırk dört saniye." dedi bana tamamladığım süreyi söyleyerek.
Kaskımı çıkarıp saçlarımı havalandırdıktan sonra Can'a dönüp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rakunlar
ActionBaşlangıç Tarihi: 02/02/2017 *Kapak tasarımı için EnesCLK'a sonsuz teşekkürler* Dünyayı on yıllardır kasıp kavuran ancak Türkiye'de hiçbir zaman yeterince ilgi göremeyen motor kulüpleri sonunda aradıkları şansı bulmuş ve büyük bir akım yaratmışlard...