34. Bölüm •Fotoğraf

2.9K 325 93
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar canımlar, yeni bölüme hoş geldiniz. Bir önceki bölümde sizler beni o kadar övdükten sonra övgülere doyamayarak hemen yeni bölüm yazdım. 

Şaka bir yana gerçekten yorumlarınızı okurken o kadar utandım ki buraya beni övebilirsiniz derken aklım neredeydi diye kendimi sorguladım bir süre. *Çok çaktırmasa da aslında bir hayli utangaç olan yazar emojisi*

Yorumlarınıza o yüzden tek tek cevap veremedim, ne diyeceğimi bilemediğimden daha doğrusu beni öven yorumlarınıza gözlerimi kapatmadan bir saniyeden fazla bakamadığımdan cevap veremedim. (Hala yüzünü kapatıyordu...)

Neyse kendi kendime utandığıma göre sizi bölümle baş başa bırakabilirim. Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen ^-^

Seviliyosunuz, keyifli okumalar ^-^



Ufaklık yere çöküp okkalı bir küfür savurduğu sırada Bulaşık silahına uzanmaya çalışsa da Can'dan kurtulamıyordu. Olanları algılamak için bir saniye harcadıktan sonra Ufaklık'a bir bakış atıp yalnızca omzundan yaralandığını görerek rahatladım. Bir de bunca işin arasında Cenk'i mapus damlarından kurtarmak için uğraşmayacaktık.

"Gidin artık buradan." dedim soğuk bir ses tonuyla.

"Ufaklık! Mert! İyi misin abi?" Bulaşık, Can'dan kurtulamayınca Ufaklık'a seslenmeye başlamıştı. Ufaklık'ın ismini çok uzun bir süre sonra ilk kez duymuştum. Önceden hem Bulaşık'ın hem de Ufaklık'ın gerçek isimlerini duymuştum ancak bu uzun zaman önceydi.

"İyiyim, sadece sıyırdı." dedi Ufaklık sonunda ayağa kalkarak, bir yandan da sağ eliyle yarasına, sol omzuna, bastırmaktan yüzü acıyla buruşmuştu.

Bulaşık sonunda Can'dan kurtulmak için çırpınmayı bırakınca Can'a Bulaşık'ı bırakması için işaret ettim. Bulaşık Can'dan kurtulur kurtulmaz Ufaklık'ın yanına gittiğinde

"Bizde size ait hiçbir şey yok. Yemin ederim. O yüzden gidin artık buradan." dedim.

Bulaşık yemin etmemden sonra bana sonunda inanıyor gibi dursa da Ufaklık'ın vurulmasına bir hayli sinirlenmiş duruyordu.

"Onu nasıl vurursunuz?" dedi Bulaşık sinirle.

"Buraya elinizi kolunuzu sallayarak girdikten sonra Başkan'ımıza saldırıyordunuz. Ne yapmalıydık?" dedi Bulut tek kaşını kaldırarak.

Bulaşık'ın buna diyecek bir şeyi olmadığından sessiz kalarak Ufaklık'ın yarasını inceledi (bunun için Ufaklık'ın eğilmesi gerekmişti).

"Bakmama izin ver." dedi sonunda Cenk bir adım ileri atarak.

"Kalıcı bir zarar veremediysen işini tamamlaman için mi?" dedi Bulaşık gözlerini kısıp nefretle ve belli ki büyük bir öldürme isteğiyle Cenk'e bakarak.

"Abartma Bulaşık, gören de bu camiaya dün girdiniz sanacak. Kolu kopmadı ya." dedim ve devam ettim.

"Cenk tıp okuyor, zarar vermeyecek bir noktaya ateş etmiş olmalı. Şimdi kontrol etmesine izin ver ya da tedavi için bir hastaneye gidip tutanak tutulmasına kendini hazırla." dedim.

Bulaşık düşünmeye bile gerek duymadı, bugün hepimiz için yeterince uzun bir gün olmuştu. Bir de hastaneye gidip bu yaranın, doktorların neredeyse hemen anlayacağı kurşun yarasının, tedavisini yaptırırken polisle uğraşmak istemeyeceklerdi.

Bulaşık dişlerini sıkarak Ufaklık'tan iki adım uzaklaşırken Cenk silahını emniyete alıp beline takarak Ufaklık'a yaklaştı, yarım dakika kadar inceledikten sonra

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin