YAZARDAN NOT: Merhabalar benim pek sevgili Rakunlarım! Bu haftaki bölümümüze hoş geldiniz!
Şimdi sizlere bir itirafta bulunacağım. Aslında bu hafta bölüm yayımlamaya hiç niyetim yoktu çünkü Unutulmuş Türkiye'nin ikinci kitabını artık yayınevine teslim etmem gerekiyor ve bendeniz daha kitabı tamamlamadım. Bir de anneme iş yerinde yardım etmem gerektiğinden bu sıralar baya yoğunum.
Ama bir baktım ki bir önceki bölüme 473 yorum gelmiş! Gel de bölüm yazma şimdi! Bir de üzerine yirmi bin okunmayı da gerimizde bırakmışız... Tadından yenmeyecek halde yani. Hal durum böyle olunca ben de bir günümü ayırarak yeni bölümü tamamladım. Umarım beğenerek okursunuz ^-^ *çalışkanlı yazar emojisi*
Bu arada bu bölüm @@mrvesevgili kullanıcı isimli okuruma ithaf edilmiştir. Kendisi bir önceki bölümde tek başına iki yüzden fazla yorum yaptı sanırsam *-*
Bu arada son iki bölümdür yorumlarınıza yoğunluğum nedeniyle cevap veremiyorum ancak en kısa zamanda baştan sona bütün yorumlarınızı okuyacağım!
Seviliyorsunuz. Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen *sizleri rakunluyorum*
Evden okula gitmek için çıktığımda yüzüme vuran soğukla tekrar eve dönmemek için mücadele ettim. Eğer finallerime bu kadar az kalmış olmasa bir gün okula gitmemeyi göze alabilirdim ancak zaten yeterince ders çalışmayan biri olarak finallerimden geçme umudum sadece derse katılmama bağlıydı.
Kaskımı biran önce takabilmek için hızlı adımlarla garaja yöneldim. Bahçemiz kar altında kaldığından hoş bir görüntü olsa da yüz felci geçirmeden garaja varma isteğim manzaranın güzelliğinden çok daha kuvvetliydi.
Garaja girince bir nebze de olsa ısınmanın verdiği minnetle hemen kaskımı taktım, en azından artık yüz felci geçirme tehlikem ortadan kalkmıştı. Motorumu çalıştırırken aklıma Bulut'un bizim tüm uyarılarımıza rağmen bir kış günü kasksız Kızılay'a gidip dönmesi geldi. Akşama yüzü tamamen uyuşmuş ve uyuşukluk saatlerce geçmeyince gece yarısı hastaneye taşınmıştık. Sonuç: yüz felci başlangıcı. Neyse ki Bulut'un kasksız serüveni ona birkaç antibiyotik haptan fazlasına patlamamıştı.
Yola çıkıp sokakta olan bütün köpeklerin havlamasına ve beni bir süre takip etmelerine yol açtıktan sonra (sebepsiz bir şekilde köpeklerin sabah erken saatlerde ya da gece geç saatlerde yoldan geçenleri taciz etmek gibi bir hobileri vardı) beni yakından takip eden bir köpeği egzoz sesiyle korkutup yoluma devam ettim.
Erimiş karların sabah ayazıyla dona çektiği yolda yavaş bir biçimde gitmekten başka çarem yoktu. Neyse ki kışlık lastiklerim yol tutuşu en iyi olan cinstendi. Okula normalde vardığımın iki katı sürede vardıktan sonra motorumu otoparka park edip biran önce ısınmak için içeriye girdim. Dersimin olacağı sınıfa girip her zamanki gibi arkalara oturduktan sonra defterimi çıkartıp daha önce aldığım notlara bakmaya başladım.
Dersleri genelde iyi bir biçimde dinlediğimden notlarım temiz ve anlaşılırdı. Ancak çalışmam gereken birçok konu vardı ve eğer iki haftadır ders çalışmaya ağırlık vermeye başlamamış olsaydım finallerin kabusa döneceğinden şüphem yoktu, şimdi bile korkutucu geliyorlardı.
Hoca içeri girip derse başlayana kadar notlarıma çalıştığımdan içimi bir miktar da olsa rahatlatmıştım, bugün bizimkilerle bir kulüp toplantısı yapacağımızdan çalışmaya vaktim olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rakunlar
ActionBaşlangıç Tarihi: 02/02/2017 *Kapak tasarımı için EnesCLK'a sonsuz teşekkürler* Dünyayı on yıllardır kasıp kavuran ancak Türkiye'de hiçbir zaman yeterince ilgi göremeyen motor kulüpleri sonunda aradıkları şansı bulmuş ve büyük bir akım yaratmışlard...