48. Bölüm •Hikaye

2.2K 269 40
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlar, yeni bölüme hoş geldiniz. 

Maratonumuz bu bölümle beraber sonlandı, o yüzden haftalık düzene geri dönüyoruz. Sınavlarıma kadar aksatmadan bölüm yayımlamaya çalışacağım. Hem zaten sizlerin de birçoğunuzun okulu başladığına göre haftalık düzen yetecektir diye düşünüyorum ki benim okulum da haftaya açılınca ben de büyük bir yoğunluğun içerisine gireceğim *tatilin bittiğine inanamayan yazar emojisi*

Hepinize keyifli okumalar diliyorum. Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen, sizleri seviyorum ^-^

Cehennem Kurtları'nda geçirdiğimiz süre boyunca aklım başımda değildi. Bir saat kadar hep beraber oturduktan sonra sonunda kalkmıştık. Arabaya binerken yeleğimi çıkarıp kucağıma aldım. Arabaya binerken acıyan canım bile beni kendime getirememişti.

"Devrim senin neyin var?" diye sordu Bulut yola çıktıktan sonra.

Bulut'a cevap vermek yerine Alpaslan'ı aradım.

"Devrim? Konferans aramasındasın, özel bir şeyse kapatıp seni arayabilirim." dedi Alpaslan.

Anlaşılan yola çıkarken Alpaslan motor kullananları aramıştı.

"Aşk olsun, bizden gizliniz mi var?" dedi Deniz.

"Gerek yok. Zaten herkese duyurmam gereken bir şeydi." dedim ve devam ettim.

"Hemen şimdi bizim kulüp evinde toplanalım." 

"Neden? Şef'le konuştuklarınızla mı ilgili? Bütün akşam boyunca kendinde değil gibiydin." dedi Can.

"Gidince konuşuruz." dedim ve telefonu kapattım.

"Kulüp evine mi?" diye sordu Bulut.

Başımı sallayarak onu onayladım. Hala kendi düşüncelerimle cebelleşiyordum. Şef eğer Teoman'ı koruyamadıysa Teoman'ı öldüren o olamazdı. Ayrıca kimden koruyamamıştı? Kara'dan mı? Yoksa işin içerisinde hiç bilmediğimiz kişiler de mi vardı? Ben intikamımı aceleyle almaya çalışırken büyük bir hata yapıp masum bir kişiyi öldürmenin kıyısından mı dönmüştüm?

Emin olmamın hiçbir yolu yoktu ve düşünceler tarafından öldürülmek üzere gibi hissediyordum.

Kulüp evine vardığımızda arabadan inip kulüp evine doğru yürümeye başladım. İçeri girip toplantı odasına yöneldiğimde herkes sessiz bir merakla beni izliyordu.

Sonunda hepimiz yerlerimize yerleşip sıcak birer kahve ya da çay aldığımızda 

"Gerçek suçlunun Şef olmayabileceğini düşünüyorum." dedim.

Alpaslan genzine kaçan çayla öksürük krizine girerken Cenk büyük bir şaşkınlıkla

"Nasıl yani?" dedi.

"Bu akşam konuştuğum Şef, asla Teoman'ı öldürmezdi." dedim ve bu gece yaşananları, Şef'le aramızda geçen bütün konuşmaları tek tek anlattım.

Alpaslan esaslı bir küfür savurup

"Eğer durum buysa gerçek suçluyu iki- üç gün içerisinde bulmamız gerekecek." dedi.

"Ki bu da imkansız. Nasıl en başa döndük anlayamıyorum!" dedi Can.

"En başa döndüğümüzden emin değiliz. Şef, belki şimdi pişman olabilir ama sonradan gösterilen pişmanlık cinayet emrini onun vermediğine bir kanıt da değil." dedi Rüzgar.

"Bu denklemde, her yönden suçlu olduğuna inandığımız ve Şef'in de gizli bir onay verdiği tek kişi Kara." dedi Bulut.

"O zaman Şef'in, Teoman'ı koruyamadığı kişi Kara mıydı?" dedi Deniz kaşlarını çatarak.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin