51. Bölüm •Sorgu

2.1K 248 49
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlar'ım, yeni bölüme hoş geldiniz!

Tatil olduğuna göre buralardayım artık, yani sizinle sık sık görüşürüz diye umuyorum. Sizleri seviyorum! Keyifli okumalar.

Bu arada uzun (baya uzun) bir zaman sonra gelen ilk bölüm olduğundan yorumlarınızı merakla bekliyorum.

*Yazara kızmak, serzenişte bulunmak ve küfretmek yasaktır* Şaka şaka, ilk ikisi serbest, üçüncüsü hala yasak ^-^


Gece evimde gözlerimi tavana dikmiş asla gelmeyecekmiş gibi gözüken uykumu beklerken kapım tıklatıldı. 

"Gel Bulut." dedim, benden başka evde olan tek kişi Bulut'tu zaten.

Bulut içeri girip yatağıma oturduktan sonra

"Devrim, biliyorum bütün gün bu konu hakkında konuşmak istemedin ama Şef ve aranda olanlar..." dedi ve başka ne diyeceğini bilemiyormuş gibi sustu.

Gerçekten de bütün gün Alpaslan, Can ve Cenk hariç her üye Şef'le ilgili daha doğrusu Şef'i öldürmemin detaylarını öğrenmek istiyordu.

Ancak 'birini öldürmek'  öyle kolayca herkese anlatılabilecek bir şey değildi. Hele artık her şeyin bittiğini, intikamın alındığını, Hells Angels'ın radarından kurtulduğumuzu, yakın gelecekte bekleyen bir tehlike olmadığını öğrendikten sonra rahatlayan kafam, birini öldürdüğüm gerçeğine odaklanabilecek zamanı çok daha rahat bulabiliyordu. 

Nitekim son altı saattir düşündüğüm başka tek bir düşünce dahi yoktu. Anne ve babam bizlere belki de başka hiçbir ebeveynin tanımayacağı özgürlük tanımışlardı ancak bunun birini öldürmeyi kapsamadığına emindim.

Onların gerçeği öğrenirlerse yüzlerinde oluşacak ifadeyi düşünmek kalbimin sıkışmasına neden oluyordu. Şok olacak, üzülecek ama en çok da iğreneceklerdi. Benden, benim yaptıklarımdan, artık onların yetiştirdiği o kız olmadığım gerçeğinden iğreneceklerdi.

Şef'in ailesinin akşam haberlerine yansıyan, özellikle Kara'nın ölümünün öğrenilmesinin ardından daha da artan bir umutsuzluk içerisindeki yüzleri gözümün önünde yanıp sönüyordu. Şef'in karısının gözyaşları, kızının belki de ömür boyunca bir daha yoluna girmeyeceği hayatı aklımdan çıkmıyordu.

Ama en çok da Şef'in son halleri, birlikte paylaştığımızda fark ettiğim ve aslında bütünen kötü olmadığına inandığım o adam aklımdan çıkmıyordu. Rakunlar'a, bize değer veren, bizim için kendini riske atabileceğini açık sözlülükle ifade eden adam, benim silahımdan sonra karanlık gökyüzünün altında boş gözlerle yukarı bakan adam...

Belki de son bir şansı hak eden bir insandı. Belki de değil, kesin öyleydi. Yaptıklarından pişmandı, bir şeyleri düzeltmeye çalışarak bizlere değer veriyor ve yakın davranıyordu. 

Ama, dedi beynimin diğer tarafı: o, Teoman'a başka bir şans tanımadı, üstelik Teoman yanlış bir şey de yapmamıştı.

"Devrim?" dedi Bulut beni kendime getirerek.

"Efendim?" dedim.

"Şef diyorduk?" dedi Bulut.

"Şef hakkında denecek daha ne kaldı Bulut? Onu vurdum, öldürdüm, yaktım ve ardından yanmış cesediyle motorundan geriye kalanları çalılıkların arasına attım. Hikayenin sonu!" dedim hızla ayağa kalkarak.

Bulut'a gereğinden fazla çıkıştığımın farkındaydım ancak kendi iç hesaplaşmamı bile yapamadığım, kendimi affedemediğim, hatta kendimi yargılayamadığım bir anda onun sorularına cevap veremezdim. Önce kendi iç karışıklığımdan, kendimden kurtulmam lazımdı.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin