42. Bölüm •Öncelikler

2.3K 273 61
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlar'ım! Maratonumuzun ilk bölümüne hoş geldiniz. Planlarıma göre beş bölümlük (oy ve yorumun çokluğuna bağlı olarak bölüm sayısında artış gözlenebilir *rüşvetçi rakun emojisi*) bir maraton olacak, iki güne bir bölüm yayımlamayı düşünüyorum. 

Ne yazık ki maratonun pek hoş olmayan bir yanı olarak bölümleri kontrol etme şansım yok, ancak yazmasını yetiştirebilirim çünkü, o yüzden bir hatam varsa kusura bakmayın şimdiden ^-^

Bu arada Rakunlar Wattys2018 için Longlist'e kaldı! Pek bir beklentim olmadan başvurmuştum, bu sıralar yoğunluktan bölüm atamadığımdan Wattys'den bir beklentim yoktu. Ancak yaklaşık 14.000 hikaye arasından ilk 600'de yer almayı başardık, bakalım devamında neler olacak ^-^

Eh, keyifli okumalar öyleyse. Oy ve ponçik yorumlarınızı unutmayınız efenim. *Expecto Rakunum!*


Anlayamadığım boğuk sesler ve seçemediğim ancak parlak, fazla parlak olan şekiller görürken başımda bir ağrı ile gözlerimi kırpıştırdım.

"Sanırım kendine geliyor." dedi bir ses.

Gözümü kamaştıran ışık gittikçe dayanılmaz bir hal alırken kaşlarımı çattım.

"Devrim?" dedi başka bir ses.

"Şu ışığı kapatsanız?" dedim zar zor.

Işık anında geri çekilince rahatlayarak gözlerimi daha büyük bir istekle açtım. Karşımda bir sürü endişeli insan görünce tekrar kaşlarımı çatarak bakışlarımı içlerinde en az endişeli duranına çevirdim.

Kim olduğunu bilmediğim mavi gözlü biriydi ancak bir yerlerden tanıdık geliyordu. Hafızamı zorlayıp onun kim olduğunu bulmaya çalışırken beynim parçaları benim için birleştirdi. Mavi gözlünün üzerinde olan beyaz doktor önlüğü ile her şey benim için anlam kazanmıştı. Hastanedeydik, birkaç ay önce dumandan zehirlendiğimde benimle ilgilenen intern aynı kişiydi.

"Artık ışığı gözlerine tutabilir miyim?" dedi intern gülümseyerek.

Işığın rahatsız edici hissiyatı aklıma gelince kaşlarımı çatsam da başımla doktoru onayladım.

"Işığı takip et." dedi doktor ışığı gözlerime tutup hareket ettirirken.

Işığı takip ettikten sonra doktor geri çekilip ışıklı kalemini kapatıp önlüğünün cebine koydu ve

"Endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştim. Kan seviyesi biraz yükselmeye başlayınca bilinci hemen yerine geldi. Neyse ki geç kalmadan onu buraya yetiştirmişsiniz." dedi.

Bizimkiler hala mutlu durmasalar da en azından artık daha rahatlamış oldukları ortadaydı.

"Eh, hemen şu dikiş işini de halledelim öyleyse." dedi doktor yanında bir tekerlikli, metal ve ufak masayı sürükleyerek yanıma geldi ve tekerlekli bir taburenin üzerine oturup eldivenlerini giymeye başladı.

Yüzümü buruşturarak

"Bu işi ben baygınken yapsanız olmaz mıydı?" dedim.

"Buraya getirileli yalnızca yedi dakika oldu." dedi doktor saatine bakarak ardından gözlerini bana çevirip devam etti.

"Bu sürede de uygun kanı getirip sen ölmeden önce sana kan nakli yapmak ve yaranın bu sürede daha fazla kanamasını önlemek için sıkıca sarmakla meşguldüm." 

Bu kadar haklı sebepler sıralanınca istemsizce susmak zorunda kalmıştım.

"Başka hiçbir doktorun neden yardım etmediği sorusuna uygun bir cevap var mı peki?" dedi Can huysuzca.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin