52. Bölüm •Tahliye

2.1K 269 51
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlarım! Yeni bölüme hoş geldiniz! 

Yüz bin okunmayı gerimizde bıraktığımızı büyük bir mutlulukla duyuruyorum! Hepinize ayrı ayrı teşekkürler ^-^ Elbette, ufak bir maraton (yaklaşık beş bölümlük) bu yüz bin okunma şerefine gelecek ^-^ Sizleri çok çok pek çok seviyorum ^-^ *en duygusalından bir adet yazar emojisi*

Bu arada birçoğunuzun bölüm beklemekten sıkıldığını da biliyorum. Derslerim el verdiğince buralarda olmaya çalışıyorum ancak yeterli gelmeyebiliyor. Bu yüzden çok yakın bir arkadaşımın kitabının linkini buraya bırakacağım, o benden daha sık bölüm atıyor ^-^ Beğeneceğinizi umuyorum.

Sizlere keyifli okumalar diliyorum, oy ve yorumlarınızı unutmayıın ^-^

YÜZ BİN OKUNMAAAĞĞ


Hastanede kaldığım sonraki beş günde bir kez daha sorgulansam da değişen bir şey olmamıştı. Ayrıca her Rakunlar üyesi ayrı ayrı sorgulansa da hiçbirimizi tutuklayacak bilgi bulamamışlardı. Normalde hastanede bir gün daha yatmam gerekse de, Doktor Ateş dışarıda ilaçlarımı düzgün almayacağımı bildiğinden beni tamamen iyileşene kadar taburcu etmek istememişti, bugün taburcu olmak istediğimi söylemiştim. İçeceğim iki hapı da yanıma alarak kıyafetlerimi giymiş ve taburcu olmak için evrakları doldurmuştum. 

Gece vardiyasını bitirmek üzere olan Doktor Deniz de çıkmadan hemen önce yanıma gelip ilaçları vermişti ve ardından o da taburcu olmam için gereken onayı vermişti. 

Birkaç günde Bulut'un beni ziyarete gelirken getirdiği kıyafetleri de toparlayıp çantama koyduktan sonra odadan çıktım.

Hastanenin otoparkına inip arayı çalıştırdım ve yola çıktım. Anne ve babam bir hafta kadar sonra yurt dışından döneceklerdi, onlar dönmeden ise yapmak istediğim birçok şey vardı. Hastanede tek başıma yattığım günlerde sonunda aklımı toplamak için her zaman ihtiyaç duyduğum o zamanı bulabilmiştim. Neyse ki yalnız kalma isteğimi fark eden Cenk diğerlerini de benden uzak tutmuştu ve günde yarım saat dışında bizimkileri hiç görmemiştim. 

Kendi kendime geçirdiğim günlerde düşüncelerim yerine oturmuştu. Teoman öldüğünden beri eski benliğimi kaybeden ben sonunda altı gün önce işlediğim ve işlettiğim cinayetle o eski benliğimi tamamen gömmüştüm. 

Kendime yaptıklarımın yanı sıra Can'a yaptıklarım da vardı, belki de en çok ona karşı sorumluydum, en çok onu tehlikeye atmıştım. Ancak başka şansım yoktu. Bulut, bunun için yeterince güçlü değildi, diğerlerinin ise bizim kadar yüksek motivasyonları yoktu. 

Rakunlar'ı kurarken, başkan olurken zorlu şeylerle karşılaşacağımı, yaklaşık bir hafta önce yaptığım, yaptığımız şeyi yapacağımızı biliyordum. Ancak bilmek ve yaşamak farklı şeylerdi. Bu zamana kadar yaptığım ve yapacağım en büyük fedakarlığın Teoman'ın intikamını almak olduğunu düşünmüştüm ancak artık anlıyordum ki en büyük fedakarlık bu değildi. En büyük fedakarlık her şeye rağmen güçlü görünmek, güçlü kalmak, devam edebilmekti.

Bir insan öldürmüş, bir başka insanın da ölüm emrini vermiştim. Pişman değildim ancak hayatımın kalan her bir gününde de artık bir katil olarak yaşamak zorunda olduğumun farkındaydım. Artık düşünmeden insanlarla konuşan, arkadaş olan ben çok geride kalmıştı. Artık yalnızca bir kulübün başkanı ve bir katil olarak yaşayacaktım. Yalnız ve soğuk.

Evin önüne gelince garajın açılmasını beklerken düşüncelerimi temizledim. Arabayı park ettikten sonra eve çıkıp Bulut'a kısaca selam verdikten sonra yukarı çıkıp hızlı bir duş aldıktan sonra uzun zamandır sesini bile duymadığım eski bir dostu, Yağız'ı aradım.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin