Cehennem Kurtları'nın yıllık olağan toplantısı için Çayyolu'ndaki kulüp evine doğru Can, Bulut ve ben yola çıkmıştık. Türkiye'deki bütün şubelerden bütün tam üyeler ve çaylaklar bu toplantıya katılmak zorundaydılar. Bulut gibi askıda üye olanların katılma mecburiyeti olmasa da birçok askıda üye de bu toplantılara katılırdı.
Toplantı esasen bir gün sürse de önceki bir günü ve sonraki bir günü de bütün üyeler birlikte vakit geçirebilsin diye toplanılırdı.
Bütün Türkiye'de Cehennem Kurtları'nın altımıştan fazla tam üyesi yirmiden fazla çaylağı ve kırk civarında da askıda üyesi olduğundan bizim toplanacağımız haberini alan Ankara Emniyeti sadece Cehennem Kurtları için bir birlik oluşturmuştu. Trafikte ise birçok Cehennem Kurtları'nın aramaya tabii tutulduğunu biliyorduk. Bu yüzden Teoman bize hız sınırını kesinlikle geçmememizi hatırlatmıştı.
Normalde de hız sınırını geçmemeye dikkat ettiğimizden ve Teoman bunu bildiğinden bizi uyarması ilginç gelse de muhtemelen son zamanlarda etkinliğini arttıran Sürü'nün bunda bir etkisi vardı. Sürü yüzünden polisin ve halkın motor kulüplerine bakışı hızla değişmişti ve bu yüzden Cehennem Kurtları da dahil birçok kanunlara uyan motor kulübü baskı altına girmişti.
Bugünkü üçüncü çevirmemize girerken hızımızı tekrar kontrol ettim: 60 kilometre hızda gidiyorduk. Sorun yoktu.
Çevirmeye girip ehliyetlerimizi, ruhsatlarımızı verdikten ve bu yaşta nasıl bu kadar güçlü motorlar kullandığımızı açıkladıktan sonra tekrar yola çıktık.
Hız limitine uymak için harcadığımız yoğun çabanın ardından sonunda kulüp evine varabildik.
Kulüp evinin önünde statüye göre belirlenen park yerine motorlarımızı park ettik. En içte olan, dolayısıyla en güvenli olan yerler tam üyelere aitti, sonrasında çaylaklara ve en sonda askıda üyelere. Ancak elbette motorlarımızı beş sokak öteye dahi park etsek de güvenlik açısından hiçbir sıkıntı yaşamazdık. Motorlarımızda Cehennem Kurtları'nın yapıştırmaları vardı ve Cehennem Kurtları'nın motorlarına zarar vermeye kimse cesaret edemezdi. Özellikle de bugün.
Bugün yolda gelirken tam üye olmamamıza ve bu yüzden kulüp arması taşımamamıza rağmen sadece kulüp isminin yamasını taşıdığımızdan birçok insan fotoğrafımızı çekmişti. Kulüp evinin önünde ise birçok insan bekleşip bu büyük motor kalabalığının fotoğrafını çekiyordu.
Fotoğrafımızın çekilmesi bizim açımızdan pek de iyi bir şey olmadığından hızlıca içeri geçtik. Kapıda duran disiplin kurulu başkanının en yakın iki adamı vardı. Muhtemelen bütün tam üyeler gelene kadar kapıda bekleyeceklerdi (çaylakları kimse beklemezdi). Bekleyenlerden her ikisi de tam üye olduğundan içeri geçerken onlara selam verdik. Adamlar ciddiyetle bizi süzüp bir süre incelediler. Sonrasında kel olanı
"Arkanızı dönün." dedi. Tereddüt etmeden arkamızı dönsek de içime bir kurt düşmüştü. Muhtemelen yalnızca ceketlerimize bakacaktı ancak geçen yıl iki kez bu toplantılara katılmış ve hiçbirinde böyle bir tepkiyle karşılaşmamıştım.
"Tamam geri dönün önünüzü." dedi bize arkamızı dönmemizi söyleyen kel adam ve devam etti.
"Siz ikiniz, kimin çaylağısınız?" dedi kel adam Can ve bana bakarak.
"Teoman'ın." dedik ikimiz bir ağızdan.
Adamın yüzündeki ifade yumuşarken biz de ister istemez rahatlamıştık.
"Ah, şunu baştan söylesenize. Bu da askıda üye olanı değil mi?" dedi kel adam başıyla Bulut'u işaret ederek.
"Evet, efendim." dedi Bulut gerginlikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rakunlar
ActionBaşlangıç Tarihi: 02/02/2017 *Kapak tasarımı için EnesCLK'a sonsuz teşekkürler* Dünyayı on yıllardır kasıp kavuran ancak Türkiye'de hiçbir zaman yeterince ilgi göremeyen motor kulüpleri sonunda aradıkları şansı bulmuş ve büyük bir akım yaratmışlard...