68. Bölüm •İki Kötü

1.6K 194 12
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlar'ım! Yeni bölüme hoş geldiniz. 

Öncelikle kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Bölümlerin düzeni hakkında sık sık soranlar oluyor. Bu sene ders programımın yoğunluğundan ve İngilizce kursumun son demlerinde olmamdan kaynaklı sıkışıklık yüzünden Wattpad'e girmek için pek zamanım kalmıyor. Bu yüzden size haftada bir bölüm sözü veremiyorum ancak bölümlerin arasındaki sürenin de on beş günü aşmamasını sağlamaya çalışacağım (nitekim bugün bir önceki bölümden sonraki on beşinci gün *-*). 

Bilgilendirmemi de yaptığıma göre sizleri daha fazla tutmayayım. Hepinize keyifli okumalar diliyorum. Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen ^-^

Sizleri pek çok seven yazarınız CrH+ ^-^



Kulüp evinde karşımda duran iki kişiyi oldukça ciddi bakışlarla süzüyordum.

Birisi otuz yaşlarının başlarında (muhtemelen Bulaşık ve Ufaklık'la akrandı) bir adamdı. Can'ı pek sevindirecek kadar yapılıydı ancak yüzünden hayatta pek bir zorluk görmediği de belli oluyordu. Boyu bir erkeğe göre pek de uzun değildi. Muhtemelen benim boylarımda, yani 1.75 civarında olmalıydı. Ancak araştırmacı mavi gözleri ilgiyi zaten tamamen gözlerine çekiyordu.

Diğeri ise muhtemelen benden iki ya da iki yaş küçük bir kızdı. Boyu benden on santim kısa gibi duruyordu. Kesinlikle yapılı değildi ancak kavgaya hazır gibi duran bakışları ve sert yüz ifadesi yine de ona bulaşanla en azından tüm gücüyle savaşacağını gösteriyordu. Ama insanı şüpheye düşüren kısım da zaten tüm gücünün hayli az olma ihtimaliydi. Kızın korkusuzca bana kilitlenmiş ela gözlerine bakınca gülümsememek için kendimi zor tuttum. Sonunda dişli bir kadın kulübümüze başvurmaya gelmişti. Ancak elbette bu onu hemen alacağımız anlamına da gelmiyordu.

Sonunda bu uzun inceleme dönemine bir son vererek

"Ee?" dedim ve devam ettim.

"Demek Rakunlar'a üye olmak istiyorsunuz."

Her ikisi de başını sallayarak beni onayladı.

"Neden?" dedim.

Erkek olan önce hangisinin konuşacağını anlamak için kıza bakarken kız konuşmaya başlamıştı bile.

"Motorları seviyorum. Çocukluğumdan, bebekliğimden beridir motorları hep sevmiştim. On altı yaşıma girer girmez biriktirdiğim parayla, ailemin tüm itirazına rağmen motor ehliyetini aldım. Geçen sene de ilk motorumu almayı başardım. Motorun üzerindeyken hissettiklerimi başka hiçbir anda hissetmiyorum. O özgürlük, yenilmezlik hali..." dedi kız.

Erkek olansa kızdan sonra söz aldı.

"Ailemi beş sene önce trafik kazasında kaybettim. Kimsem yok ve burası, bu ortam sahip olabileceğim tek yer gibi geliyor. Yirmili yaşlarımın başından beri motor sürüyorum. Ailemin kazasından sonra tekrar motor sürmek çok zor olsa da motorlardan uzak durmak çok daha zordu. Motor benim evim." 

Motor benim evim. Bu söz beni kısa bir süreliğine yıllar önce Teoman'la yaptığım eğitime götürmüştü. Teoman'ın büyük bir sabırla bana motor sürmenin gerçekte ne demek olduğunu öğretmeye çalıştığı zamanlardı. O zamanlar da çok iyi motor sürmeme rağmen gençliğimin getirdiği o toylukla kendimi yenilmez hissederdim. Aradan yalnızca üç buçuk- dört sene geçmesine rağmen o toyluğumu çoktan geride bırakmıştım. Yaşadıklarım beni olması gerekenden çok daha hızlı büyütmüştü. Evinde saldırıya uğrama ihtimalin hiç mi yok? Tıpkı Teoman'ın söylediği gibi evimde saldırıya uğramıştım. Bu dünyada güven duymanın en büyük aptallık olduğunu o zaman öğrenmiştim.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin