50. Bölüm •81

2.4K 249 64
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlarım! Yeni bölüme hoş geldiniz. Bu sene her şey için pek az zaman bulduğumdan bölümler haftalık düzene uymadan geliyor, bunun için üzgünüm. Ancak fırsat buldukça yazıp sizlerle bölüm paylaşacağım ^-^

Bu arada 3 Kasım'da Ankara'da 11 Kasım'da İstanbul'da imza günüm olduğunu söyleyeyim! Eğer bu şehirlerdeyseniz benimle sohbet etmek için muhakkak yanıma uğrayın! Rakunlar'la ilgili de sohbet etmek için sabırsızlanıyorum!

Sizleri daha fazla tutmadan bölümle baş başa bırakayım. Keyifli okumalar. Sizleri seviyorum ^-^ 

Oy ve yorumları da unutmayın lütfen ^-^



Çalan telefonumla kendime gelerek Şef'in cesedine bakmaya bir son verdim.

"Efendim Alpaslan?" diyerek açtım telefonu.

"Devrim? Belgeleri yayımlamamı istediğinden emin misin?" dedi Alpaslan tedirgin bir ses tonuyla.

"Evet." dedim.

"Deniz ve Koray'ın getirdiği flash bellekte bulduğumuz bilgiler daha da açık. Şef bu işin içinde, bütün emri Kara'ya o vermiş." dedi Alpaslan.

Ben sessiz kalınca Alpaslan sesini alçaltarak devam etti.

"Kara şu an elimizde ancak bu belgeleri açıkladıktan sonra Şef'e tekrar ulaşabileceğimizi sanmıyorum. Bizim öğrendiğimizi öğrenir öğrenmez kaçacaktır." 

"Şef öldü Alpaslan." dedim soğuk bir ses tonuyla.

Alpaslan 

"Ne? Nasıl?" dedikten sonra hızlı bir nefes alıp.

"Devrim? Sen-" 

"Evet Alpaslan. Biraz sonra cesedini yakıp geleceğim. Sen belgeleri yayınla ve Bulaşık ile Ufaklık'ı da artık içeriden çıkartmak için sahte delillerin sahteliğini gün yüzüne çıkar." dedim.

Alpaslan sessiz kalınca telefonu kapattım.

Şef'in üzerine çoktan benzin döktüğüm cesedine ve motoruna son bir kez bakıp elimdeki kibrit kutusundan aldığım kibriti üzerine attım.

Ceset mide bulandırıcı bir pişmiş et kokusuyla yarım saat kadar yandıktan sonra geriye pek de bir şey kalmamıştı. Şef'in cesedini bir çalılığın içine sürükledikten sonra motorundan kalan parçaları da oraya götürdüm. 

Burası her ne kadar sakin ve izbe bir yer olsa da özellikle sabah işe gidiş saatlerinde ve akşam işten dönüş saatlerinde oldukça fazla kullanılan bir yoldu. O yüzden arabanın lastiklerinden beni bulmaları da imkansız olacaktı.

İşim bittikten sonra etrafa kısaca bir bakıp şüphe çeken hiçbir şey olmadığından emin olduktan sonra arabaya bindim ve yola çıktım. Geldiğim yoldan gitmek yerine ilerleyerek yola devam ettim. Böylece, eğer cesedi benim tahmin ettiğimden erken bulurlarsa teker izleri şüphe çekmeyecekti.

Birkaç dolambaçlı yoldan kulüp evine gittiğimde herkesin merakla beni beklediği toplantı odası yerine lavaboya gidip ellerimi defalarca kez yıkadım. 

Ben tuvaletten çıkar çıkmaz kapıda dikilen Alpaslan ile karşılaştım. Ciddi bir ifade ile kollarını bağlamış bana bakıyordu.

"Şef'i silahla mı öldürdün?" dedi.

"Evet." dedim.

"Kurşun kovanı?" dedi Alpaslan.

Cebimden boş kovanı çıkarıp Alpaslan'a uzattım.

"Silahın da." dedi Alpaslan elini uzatarak.

Belimde duran, artık ihtiyacım olmayan silahı çıkarıp Alpaslan'a uzattım.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin