54. Bölüm •Orman

1.9K 254 75
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar canımlar, maratonumuzun ikinci bölümüne hoş geldiniz! Keyifli okumanız dileğiyle ^-^ oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen ^-^ (bir önceki bölüme hayli az satır içi yorum geldiğinden minik kalbi kırılan pek de minik olmayan yazar emojisi)


-Orman Köroğlu-

Haftalardır düzeltemediğim bir biçimde, virajdan tekrar sendeleyerek çıkıca sessizce sövmeden edemedim. Motorumu Faruk'un yanına çekerken tribünlerin olduğu yere çıkmış bir kız ve oğlanı fark ettim. Her ne kadar burası motorculara özel olsa herhangi birini rahatsız etmedikleri sürece kalmalarının bizi rahatsız edecek bir tarafı yoktu.

"Belki de biraz daha erken doğrulmalısın ha?" dedi Faruk.

İçlerinde motor kullanmak konusunda en iyi olan ben olduğumdan daha önce nasıl yapılacağını bulamadığımız şeyleri önce ben deniyordum. Olayı çözdüğümde ise Faruk ve diğerlerine anlatıyordum.

Sıkıntıyla iç çekip kaskın mahvettiği saçlarımı ellerimle düzelttim ve

"Belki de." dedim.

Bu belkiyi denemek için tekrar motorumun üzerine bindim. Saatlerdir motor kullanmama rağmen hala oturduğumda canım acımıyordu. Önceden normalde olandan fazla süre motora bindiğimde vücudumda, özellikle oturmak için kullandığım yerlerimde, oluşan ağrıyı düşününce gülmeden edemedim. Motorlarla uzun zaman geçirmiştim, doğrusu bu hayatta iyi olduğum tek şeydi. 

Motoru çalıştırıp gazı kökledim. Motorum ikinci eldi ve onu güçlendirmek için çoğu parçası toplamaydı.  Yine de ortalama bir hız motoru kadar iş görüyordu ve şu an daha güçlü bir motoru sürmeye yeteneğimin yetmediğinin farkındaydım. Yine de Rakunlar'a kabul edilme şansımın olması için kendimi çok daha fazla sınayabileceğim motorlara binmem gerektiğinin de farkındaydım. 

Viraja gelirken gerilsem de derin bir nefes aldım, bu işi çözmeliydim. Virdajdan bir kez daha başarısız şekilde çıkınca yalpalayan motorumu düzelttim. Sinirden, hayal kırıklığından, umutsuzluktan başım dönmeye başlamıştı. Nasıl olurdu da bunu bile yapamazken Rakunlar'a girme hayali kurardım? Nasıl olurdu da iyi olduğum tek şeyin motor olduğunu düşünmeye cürret ederdim? Belli ki bu hayatta hiçbir haltta iyi değildim.

Seyirci tarafında olan oğlan büyük bir kahkaha attığında kalbimin atışını sinirden zonklayan başımda hissetmeye başlamıştım. Motorumu onların oturduğu yerin hemen önünde bir hışım durdurdum ve kaskımı bile çıkarmadan üç sıra yukarı çıkıp oğlanın karşısında durdum. Benden birkaç yaş, belki de on, büyük gibi duruyordu. Ancak kafama takmadım, ne kadar yaşı büyükse o kadar iyiydi...

Kaskımı çıkarıp 

"Bu kadar komik olan ne?" diye sordum. Yanımızda kız var diye dilime hakim olmak konusunda büyük bir başarı sergilediğimi düşünüyordum.

Oğlan bana anlamaz gözlerle bakarken hemen yanında oturan kız, 

"Senin biraz önce yaptığın hataya gülmedi, boş yapma da git." dedi.

Bu kez sinirli gözlerimi kıza çevirdim. Dünyanın en güzeli sayılmazdı ancak simsiyah saçlarının çevrelediği beyaz teni ve insanın ruhuna işlercesine derin bakan ela gözleriyle kesinlikle bir çekiciliği vardı.

Kaşlarımı çattım, insanın ruhuna işlercesine mi? Neyim vardı benim? İçimden çıkan şairane duygulara karşı yüzümü buruşturdum.

"Sen böyle hatana gülmedi deyince hakikaten ikna edici oldu yani." dedi oğlan mavi gözlerini devirerek.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin