16. Bölüm •Bahis

3.5K 443 518
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar Rakunlarım! Sözünü tutan yazarın bu bölümüne hoş geldiniz *-*

Geçen bölüm sizlere eğer yorum fazlalığı olursa bayramda da dişimi tırnağıma katıp yeni bölüm yazacağıma söz vermiştim. Ve bunun üzerine geçen bölüme 300 yorum geldi!

Yorum yapan hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim, gerçekten o yorum sayısını görünce gözlerim dolmadı değil. Ancak içinizden birisi var ki her paragrafa en az bir tane yorum yaptı. Bahsettiğim kişi Abdulkadir adlı okuyucum. Sana ayrıca teşekkür ederim Abdulkadir, senin için bu bölümde balık yedikleri bir yer yazdım :D

Bu bölümü Abdulkadir4401 adlı kullanıcıya yani Abdulkadir'e ithaf ediyorum. Hepinize keyifli okumalar. Oy ve yorumlarınızı unutmayın, seviliyorsunuz *Expecto Rakunum!*


-Bulut-

İstanbul'da kalacağımız otelin önüne gelince vale motorlarımızı almak için hareketlendi.

"Otopark arka tarafta mı? Motorları biz götürürüz." dedi Can.

"Evet efendim, arka tarafta ancak siz zahmet etmeyin ben götürürüm." dedi vale.

"O biraz zor olur canım, biz götürürüz motorları." dedi Deniz.

Valenin sinirlendiği yüzünden belli oluyordu ve sinirlenmekte de haklıydı ancak bu motorları götüremeyeceğini o da biliyordu, motor sürmeyi bilen insanların bile bu tarz motorları sürmeleri çok güçtü.

Otelin arka tarafındaki otoparka park ettikten sonra yavaş adımlarla yürüyerek otele girdik.

Henüz güneş bile batmamış olmasına rağmen motor üzeride rüzgar yemekten donmuştum, otele girince sıcaklığa minnet ederek ellerimi ovuşturdum ancak ellerimde deri eldiven olduğundan bunun pek bir etkisi olmamıştı.

Dördümüz resepsiyona doğru giderken lobideki herkesin bakışları bize dönmüştü. Baştan ayağa motorcu gibi gözüktüğümüzden insanlar genelde bizi gördüklerinde gerilirlerdi ve bu kez de farklı olmamıştı. Resepsiyon görevlilerinden birinin biz resepsiyona varmadan hemen önce ne olur ne olmaz diye arka tarafa geçmesi dikkatimden kaçmamıştı. Sıkkınlıkla gözlerimi devirdim. Motorcuyuz diye insan kemirmiyorduk sonuçta.

Kimliklerimizi verip daha önceden rezervasyonunu yaptırdığımız iki odanın anahtarlarıyla beraber kimliklerimizi de geri aldıktan sonra odalara çıktık. Ben Can'la kalacaktım, Alpaslan da Deniz ile kalacaktı.

Odaya çıkınca ceketimi ve ayakkabılarımı çıkarıp kendimi yataklardan birine attım. Yarıştan önce birkaç saatimiz vardı ve bu saatlerin büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçirmeyi planlıyordum.

Keskin bir virajdan büyük bir ustalıkla çıkınca bitiş çizgisini geçmeme çok az kaldığını fark edip daha da hızlandım. Tam bitiş çizgisini geçerken sarsıldım. Etrafıma baktığımda bitiş çizgisinden değil bir kasisten geçtiğimi fark ettim. Gerçek bitiş çizgisi, damalı bayrak biraz ilerimdeydi. Gazı köklediğim sırada tekrar sarsıldım.

"Uyan lan artık!"

Gelene sesle yerimden sıçrayarak kalkıp oturdum. Can büyük bir sinirle ayakta bana bakıyordu, hala oteldeydik ve anlaşılan gördüklerim sadece bir rüyadan ibaretti.

"Bari kazanmamı bekleseydin." diye söylendim esneyerek.

"O kadar uzun bir süredir uyanmıyorsun ki o sürede dünyayı bile fethedebilirdin!" dedi Can.

"Öküz gibi uyandırmaya çalıştığındandır! İnsan öyle mi uyandırılır lan?" dedim aklım yeni başıma geldiğinden sinirlenerek.

Herifin bir kulağımın dibinde düdük çalmadığı kalmıştı.

RakunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin