Ölümden Beter

1.7K 97 31
                                    





Erken gelen bir bölüm olsun dedim.Normal de pazartesine kadar halletmem gerekiyordu ama erken bitirdim ve hemen yayınlamak istedim.Arkadaşlar yazdığım bir çok kitap var ve püsküllü belam da seri gün batmadan karanlığımın güneşi ve aşk kurşunu bunların hepsi bir seri sizleri de bu seri de görmek istiyorum.

Püsküllü belam adım adın finale doğru gidecek ve o zaman Melis ile Mehmet'i özleyeceksiniz o yüzden diğer kitapları da eklemeyi unutmayın derdim kütüphanenize 😉sadece küçük bir yazar tavsiyesi seviliyorsunuz.iyi okumalar.




Evlilik...

Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mı? Yanlız olan hayatınıza bir kişiyi alıyor ve o kişi ile yaşlanana kadar beraber oluyorsunuz. Belki de son nefesinizi bile aynı aynan da vermeği nasip oluyordu.

İnsanın hayatında aşık olucak birileri ve o aşkı bir ömür boyu devam ettiren birileri. Tıpkı benim gibi benim hayatım gibi.

Masal gibi yaşadığım bir rüyadan sarsılıncasına uyanmıştım. İyi yada kötü böyle olması gerekiyordu.Üzülüyor,kırılıyor ve en çok da yıpranıyorduk.Yeni bir hayata bugünden itibaren başlamıştım.

Pişman mıydım ?

Asla!

Yine hayatımdaki kişi Mehemt olacağını bilsem yine evlenirdim.Pişmanlığım asla bu yüzden olmadı olmazda.

İzmir'e geleli dört gün olmuş ve annem sürekli Mehmet'i sorup duruyordu.Babam ise hala Mehmet'i bir türlü sevememiş aklına gelen aslı astarı olmayan konularda beni sıkıştırıp duruyordu.Dört gün boyunca akıllarına gelen haberleri yalamakla geçmişti diye bilirdik.

Ailelerimize haber vermeme konusunda hala ikimiz de dirensekte Mehmetin annesi bir sorunumuzun olduğunu ve benim evi terk ettiğimi anlamıştı.Hemen hemen her gün arayıp aslında benim nasıl olduğumu öğrenmek için torununu bahane eden bir babane ile uğraşıyordum.

Ali Osman baba ise ani gidişimin ardından çabuk dönmem için her gün arıyordu ve yurt dışına çıktığı zaman sürekli arıyor beni ziyaret etmek istediğini dile getiriyordu. Ben ise sürekli bahaneler bularak onu atlatıyordum. Her ne kadar da zor olsa bile.

Mehmet mı? O mu nasıl ?

Bilmiyordum? Nasıl olduğunu bilmiyordum.En son beni havaalanına bırakmış daha da aramamıştı. Yağız Mehmet'i yanımda götürmek istesemde okulu olduğu için onu yanımda getirememiştim. Her gün evdeki yardımcı kadını arayıp onunla konuşuyor bir iki dönmem için yalvarsa da onun masum yalvarışlarını boşa çıkarttığım için kendime kızıyordum.



-Melis artık şu meyvelerini yer mısın ? Çocuk musun sen kızım ,hayır bir de anne olacaksın daha önündeki meyveleri yememişsin.

-Tamam anne! Yerim dursun. dediğim de sesim son derece de bıktın çıkmıştı.Evimi özlemedim de değildi.Annemin sürekli beni yedirme isteği ile her gün mücadele ediyordum.Sonu ise kazanan tabiki de Annem di ?

Önümdeki meyve tabağındaki elmadan bir ısırıp alıp tabağa bıraktığımda bakışlarımı anneme çevirdim. Yemekten kaçmasın diye başlarından bekleyen annelerden farksız olmamıştı.Kendime bir dip not oğlum yemeğini yemezse başında beklemeyecek.

-O tabak biticek! Bitmeden kalkamazsın! Dedikten sonra işaret parmağını bana sallaması ile gözlerim açılmıştı.

-Anne yirmi sekiz yaşında ve üstelik de sekiz aylık hamileyim yani istesem de bu masadan kaçamam. deyip tebessüm ederken annem ellerine başına koyup öğüt verme pozisyonuna girmesi ile derin bir nefes alıp verdim.

Püsküllü BelamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin