"Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün.
Bir uçurum kıyısında vursunlar beni, vursunlar. "
-Ahmet Telli
Tam tamına iki gün. İki gün boyunca ev temizledik. Camlar silindi. Çatı tamir edildi. Bahçe temizlendi. Elektrikler halledildi. Ama Tolga denen çocuk bir daha uğramadı. Ertesi gün Ezgi çok beklesede yaşlı adamı karşımızda görünce bütün umutlarıda sönmüş oldu."Temizlik işleri de bittiğine göre artık beni gezdirebilirsin" dedi Ezgi imalı imalı. Yayıldığı koltukta oldukça sıkıldığı belli edercesine sürekli kıpırdanıp duruyordu.
"Saat yediyi geçiyor Ezgi, bu saatte merkeze insek geri dönemeyiz" dedim. Mantıklı yanım bu sefer bana alkış tutmuştu.
"İngiltere'de böyle demiyordun ama, yoksa gençliğin mi öldü Aslıcığım?" Beni kışkırtmaya çalışıyordu. Ama oyuna gelecek kadar aptal değildim.
"Sen hiç etrafına baktın mı Ezgi, ayılara kurtlara yem oluruz yemin ediyorum" dedim ve gerçekten de yem olabilirdik.
"Ama benim canım çok sıkıldı." dedi Ezgi sinsi adımlarla yanıma yaklaşırken. "Hem ne olacak taksiyle gider geliriz. Sadece biraz nefes alalım istiyorum. Tıkıldık kaldık eve. Bak şu ellerime, al kokla. Çamaşır suyu kokuyorum. Nolur biraz dolaşsak." diye inlemeye başlamıştı çoktan. Aç kalmış sokak kedisi gibi bakması beni zor duruma sokuyordu. Ona kıyamıyor olmaktan nefret ediyordum.
"Belki biraz pizza yiyebiliriz" dedim pes ederek. Aslında hava almak benim içinde iyi olabilirdi. Buralarda dedem yüzünden akşamları pek dışarı çıkmıyordum. Hem ortalık fazla ürkütücü olabiliyordu. Uluyan kurtlar falan.
Ezgi yanağıma sulu bir öpücük kondurduktan sonra ellerini birbirine çarptı, "Biraz güzelleşelim." Beni kolumdan çekiştirip merdivenlere doğru sürdü.
Orta boy bir pizza için güzel güzel giyinip, makyaj bile yapmıştık. Ne yalan söyleyeyim, bu durum benim de modumu yükseltmişti. Hafif bir bakım insanın keyfini yerine getiriyordu doğrusu.
"Hah şöyle, kendimize gelelim. Ne öyle, üç koca boşamışlar gibi evde oturuyoruz." dedi Ezgi kendini dışarı attığında.
Taksi çoktan gelmiş, bizi bekliyordu. 15 dakikalık yolcuğumuzun ardından taksiden inip, ana caddeyi Ezgi'yle biraz dolaşmıştık.
Burası küçük bir yerdi ve öyle gezilecek büyük avmler ya da geniş sokaklar yoktu. Küçük kasabamızın, küçük yerleşim yerlerinden biriydi işte. Ama güzel menüleri olan herkesin bildiği kafelerimiz de mevcuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
FantasyMühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait? •Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...