14

62.8K 4.1K 233
                                    



"İstersen ki varlığın unutulsun ve bitsin,
Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin."
-Shakespeare

Ezgi'nin yokluğunu hala film izlemekle geçiriyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ezgi'nin yokluğunu hala film izlemekle geçiriyordum. Işıkları kapattım ve bahtaniyemin altında girip, yeni bir filme başladım. Salonu televizyonun ışığından çok gökyüzüne hakim olan dolunayın Ben ışığı aydınlatıyordu.

Dolunay tam tepede yerini aldığında benim de tekrardan kolumda oluşan ağrı kendini belli etmişti. Daha fazla beni sıkıntıya sokmaması adına etkili bir ağrı kesiciyi çoktan mideye indirmiştim. En son Ateş'le geçirdiğim gece hafif sızını hissettirdikten sonra ağrımamıştı. Ki ağrısaydı bile Cesur'un bizi "basmasıyla" ağrıyı falan hissetmezdim.

Uyumaya yüz tutan gözlerimi film bitene kadar açık tutmaya çalışıyordum. Aniden kapının tokmağının çıkardığı bek sesle yerimden sıçradım. Saat 1'e geliyordu. Gözlerimi kocaman açtım. Adeta yerimden fırlamıştım.

Hızlıca etrafımda döndüm. Korkudan elim ayağım titremeye başlamıştı çoktan. Bahtaniyenin arasında kaybolan kumandayı bir süre aradıktan sonra nihayet buldum ve hızlı kırmızı tuşa bastım. Artık sadece dolunayın camdan sızan ışığıyla etrafıma tekrar baktım.

Kapı tekrar gümlediğinde bayılacakmış gibi hissediyordum. Parmak uçlarımda sessiz adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapının deliğinden baktım.

Etrafını kolaçan eden biriyle karşı karşıyaydım. Kafasında kırmızı bir şapka vardı. Daha önce böyle bir yüzü gördüğümü hatırlamıyorum. Fazla ses çıkarmamaya özen gösterdim. Evde olmadığımı ya da uyanık olmadığımı düşünüp, gider amacıyla delikten izlemekle yetindim.

Kapının tekrar ve daha sesli bir şekilde çalmasıyla, kapıdan uzaklaştım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Sanki beni delikten görebilecekmiş gibi hemen kapının kenarına geçtim. Korkudan doğru düzgün düşünemiyordum bile. Kapıda kırmızı şapkalı adamın hemen gitmesi için dua ediyordum sadece.

Yavaş adımlarla kapıdan uzaklaşıp salona doğru yürüdüm. Telefonum tezgahın üzerindeydi. Koşarak telefonu aldım.

Camın önünden hızlıca geçen birkaç bedenin gölgesi dolunayın ışığıyla salonun ortasına düştüğünde hemen tezgahın altına çöktüm. Birden fazla kişi şu an evimin etrafında geziyordu. Ve ben kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.

Berbat bir şekilde korkuyordum ve istemsizce titremeye başlamıştım. Deli gibi bütün camlara saniyeler geçmeden tekrar tekrar bakıyordum. Gözlerim buzdolabının üzerine astığım peçeteye takıldı.

Herhangi bir şekilde camdan beni izlemelerine karşılık yerde sürünerek buzdolabına doğru süründüm. Saliseler içinde ayağa kalkıp peçeteyi aldım ve tekrar çöktüm.

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin