Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Hemen nefret et benden nefret etmek istersen, Tam şimdi, dikilirken dünya benim karşıma." -Shakespeare
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İnsanoğlu ömrü boyunca yürür. Kimileri için nereye gittiğinin bir önemi yoktur. Yürüyor olmak bile bir eylemdir. Kimileri içinse yürüyor olmak bir isyandır. Olmayan yollar bulur ve taşı toğrağa katarak yürür.
Olduğum nokta ve varmak istediğim nokta birbirinden çok farklıydı. Önümde aşmam gereken dev engelleri düşünmeden sonuca odaklıydım.
Şu an uçakta olmam bu yolda attığım ilk adımdı. Yürüyordum ve hiçbir endişe duymuyordum. Hayatım boyunca kendime hiç bu kadar güvenmemiştim. Cesaret kanımda dolaşıyordu. Gözü karartıp her şeyi yapabilirdim. Hırsım korumak istediğim Cesur'u bile alt edebilirdi.
Ateş hemen yanımda kemerini bağlıyordu. Bana karşı eskisinden daha soğuktu. Bir robot gibi hareket ediyordu. Duygularından eser yoktu. Ben yokken ne değişti de Cesur'un yanından ayrılıp Kuzgun'un tarafına geçti? Ya da hep mi Kuzgun'un yanındaydı?
"Son görüşmemizin ardından uzun zaman geçti," diye konuya girdim. Bir yerden başlamam gerekiyordu.
"Öyle," diye yanıtladı beni aynı duygusuzlukla.
"Neler yapıyorsun?" Arkadaş canlısı gibi gözüküyor muydum acaba?
Ateş soğuk gözlerini bana çevirdi. Ne yaptığım ortada değil mi? der gibi bakıyordu. Bu yüzden bu soruyu es geçtim.
"Geri döndüğümden Cesur'un haber var mı?" Bir yandan bilmesini bir yandan da bilmemesini istiyordum.
"Hayır. Ama oraya ayak basar basmaz öğrenecektir."
"Nasıl?"
Ateş hafif şaşırmış gözlerle bana baktı. "Salağa mı yatıyorsun?"
"Hayır?" diye mırıldandım. Ben de şaşkındım.
"Aranızdaki mühür enerjinizi de etkiliyor. Sen Cesur'a yaklaştıkça senin enerjini kolaylıkla hissedecektir."
"Ben neden hissedemiyorum?" diye sordum. Bu çok tuhaftı. Cesur'un yanına ne kadar yaklaşırsam o kadar beni hissediyordu. Ama ben böyle bir uyarıcıyla karşı karşıya kalmamıştım hiç.
"O bir kurtadam. Duyularımız insanlara oranla daha hassastır. Ayrıca..." Birden durdu. Söylememesi gereken bir şeyi hatırlamış gibiydi.
"Ne?" diye çıkıştım. Kaşları çatık haldeydi ve düşünceliydi.
"Mühürlendiğimiz kişilerle ne kadar yakın olursak o kadar güçlü oluruz. Sen Cesur'un yanında durdukça güçlenmeye başlayacaktır. O zaman neden Kuzgun seni oraya götürüyor?" Bu soru bana değildi. Ateş kendi kendine konuşuyordu ve bir keşfin üzerinde gibiydi.