27

53.2K 3.3K 564
                                    



"Yazık!
Hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye."
-Shakespeare

"Hayır henüz uyanmadı," dedim sessiz olmaya özen göstererek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Hayır henüz uyanmadı," dedim sessiz olmaya özen göstererek. "Bilmiyorum Ezgi, hasta gibi. Halini bir görseydin anlardın." Sandalyeye oturdum ve arkama yaslandım. "Evde misin? Bir şeyler yedin mi?" diye sordum. İçten içe vicdan azabı çekiyordum. "Tamam Ezgi. Sonra görüşürüz. İyi geceler."

Bir saattir Cesur için hazırladığım masada boş boş oturuyordum ve çorbayı soğutmamak için türlü teknikler deniyordum. Uyandığında her şeyin hazır olmasını istiyordum.

İçimdeki sıkıntı yavaş ve habersizce bedenimi terk ettiğini yeni yeni fark ediyordum. Onca telaşın arasında ne zaman geçtiğini bile anlayamamıştım ama şu an huzurlu ve rahattım.

Koridordaki kapının açılma sesiyle oturduğum yerden kalktım. Sonra tekrar oturdum. Telefonumun ekranından yüzümün düzgün olup olmadığını kontrol ettim hızlıca ve saçlarımı düzelttim. Tişörtümü çekiştirdim. Ellerimi dizlerimin üzerine çektim ama sonradan bundan vazgeçip masanın üzerine koydum. Cesur mu çok yavaş geliyordu yoksa benim için mi zaman yavaş geçiyordu anlayacak durumda değildim.

Sonunda Cesur'u salonun kapısında gördüğümde derin bir nefesle arkama yaslandım. Yüzündeki memnuniyetsizliği tamamen hasta olmasına yordum. Benimle ilgili olmasını şu an için düşünmek istemiyordum.

"Neden hala buradasın?" dedi masaya doğru yürürken. Onun için hazırlamış olduğum servisin başındaki sandalyeyi çekti ve oturdu.

Yerimden kalkıp çorba kasesini önünden aldım. "İyi olup olmadığını.."

"Neden hala bu şehirdesin?" diye sordu düz sesiyle. Elimdeki kaseyi tezgahın üzerine bırakıp bir süre bekledim. Seni son kez görmek için, diye saçma sapan cevaplar verecek değildim.

"Bir gün sonra öylece çekip gidemem." dedim sonunda. Dökmemeye dikkat ederek kaseyi Cesur'un önüne bıraktım ve eski yerime oturdum.

"Gideceğini söylemiştin." Karmaşık bir problemi çözmek ister gibi dikkatle yüzüme bakıyordu.

"Gideceğim de," dedim Cesur'u tatmin etmek için. " Ezgi'yi ikna eder etmez. Benim aksime onun burada güzel bir hayatı var. Mutlu bir ilişkisi var." dedim açıklama yaparak. Sözümün arkasında duracağımı bilmesi gerekiyordu.

Cesur belli belirsiz güldü. Tamamen içi boş ve imalı bir gülümsemeydi bu. "Tolga Ezgi'yi sevmiyor."

"Yalan söylüyorsun," dedim doğruyu söyleme ihtimali kalbimi kıracağı için. Nefretle Cesur'a baktım. Yüzünde imalı gülüşü hala asılıydı. "Nasıl bu kadar adi.." diyecektim ama sustum. Kaşları havalandı. Önündeki çorba soğumaya yüz tutmuştu çoktan. "...kötü olabiliyorsun."

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin