"Ölmek
Bir sanattır, her şey gibi.
Eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi."
-Sylvia Plath
Gözlerimi açtığımda hava henüz aydınlanmamıştı. Ama beni uyandıran şey kapının ardından gelen boğuk konuşma sesleri ve onu takip eden ayak sesleriydi. Refleksle hemen doğruldum ve sessiz olmaya çalıştım. Doğru duyup duymadığımdan emin olmak için biraz etrafı dinledim. Kesinlikle evde birileri vardı ve gürültü yapmaktan çekinmiyorlardı.Cesur'un hala yerinde olup olmadığını kontrol ettim. Yüzü bana dönük olduğunu için uyuduğunu az çok görebiliyordum. Mutfak dolaplarından birinin sert bir şekilde kapatılmasıyla yerimden fırladım.
Dışarı çıkamazdım. Bu yüzden dizlerimi Cesur'un yatağına yerleştirip oturdum. İşaret parmağımla Cesur'un omzuna bir iki kez vurdum. "Cesur?"
Hiçbir tepki vermeden öylece uyumaya devam etti. Bu sefer bütün parmaklarımı kullanarak omzunu kavradım ve hunharca sallamaya başladım. "Cesur evde birileri var," dedim fısıltıyla.
Cesur'un kolları ışık hızıyla belimi kavradığında neye uğradığımı şaşırdım. Uzun kolları kolayca beni yana devirip yanında sereserpe uzanmamı sağladığında nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum.
Bir kolu hemen yastığımın altında diğer kolu belimi halat gibi doluyordu. "Cesur uyan!" dedim heyecanla karışık. Uyurgezer olma olasılığına yüzde yüz gözüyle bakmaya başlamıştım. "Evde birileri var!"
Çenesini omzumun üzerinde sabitledi. "Bizim çocuklardır," diye cevap verdi uykulu sesiyle. Demek ki uyurgezer falan değildi.
"Sizin çocuklar da kim?" dedim belimi saran kolunu ittirmeye çalışırken. "Bırak beni!"
"Sürüden birkaç hayta," hala yarı uyku halindeydi.
"Bırak beni Cesur, her an odaya dalabilirler."
"Buraya kimse giremez," dedi kolunu belimde daha çok sıkılaştırdığında. Birbirimize bu kadar yakın olmak hiç hayra alamet değildi.
Yüzünü boynuma gömdüğünde gözlerim kocaman açıldı. Bir yanım uzaklaşmak, bu kor ateşten kurtulmak istiyor diğer yanım ömür boyu böyle kalmak istiyordu. Cesur içine derin bir nefes çektiğinde "Kokun," diye mırıldandı.
Sıcaklığı bütün bedenimi eşsiz bir rahatlamayla dolduruyordu. Bütün endişelerim ve korkum bir kelebek olup odanın bir köşesine konmuştu. Kulağımın hemen yanından gelen büyülü sesi en güzel ninnlere taş çıkartıyordu. Nefesi boynumda kuş tüyü gibiydi. Bedenimde kayıp gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
FantasyMühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait? •Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...