21

63.4K 4K 693
                                    



"Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri. Öpüşürken yanıp tutuşan ateşle barut gibi."
-Shakespeare

Her zaman mükemmel bir hayatımın olacağına inanmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Her zaman mükemmel bir hayatımın olacağına inanmıştım. Hep hayatım üzerine pembe hayaller kurardım. Mutlu olacağıma dair rivayetler uydurur ve bunlara inanırdım. Dünyada çocuklara anlatılan bütün masallar bana da anlatılmıştı. Hepsinde kendime başrol vermiş ve büyük bir keyifle oynamıştım bütün masallarda. Her birinin sonu mutlu biterdi.

Üzerime çöken bu mutluluk rehaveti, bu gaflete düşen halim, gördüğüm bu manzara karşısında millerce yükseklikten düşen bir kaya gibi yere çakılmamı sağlamıştı.

Müthiş bir titreme vücudumu ele geçirmiş, kriz kapıdan el sallıyordu. Midemin heyecan ve korkuyla harmanlanmış kasılması beni iki büklüm etmek ister gibi ben burdayım diye bağırıyordu. Yüzümün ateş gibi kıpkırmızı olduğunu biliyordum ve bu ateş gözlerimi yakmaya can atıyordu.

Etrafıma bakmak istiyordum. Bütün bu salon beni yem etmek için mi burada diye bakmak istiyordum. Harhangi bir sirkte olup olmadığımı anlamaya çalışıyordum. Korkudan kilitlenmiştim. Yere yatıp cenin pozisyonunda olmak ve hiç doğmamayı dilemek istiyordum.

Arabadan iner inmez,  ne olduğunu anlamadan Sarp kollarımdan tutmuştu ve beni saniyeler içinde bu kocaman, içi insanlarla dolu salonun tam ortasına bırakıp tüğmüştü.

Nerede hata yaptığımı düşünmek için birkaç saniye durdum. Cesur'a güvenmem, Tolga'nın sözlerine inanmam, Ezgi'yi bir saniye bile dinlememem. Hangisi en büyük hatamdı da şu an buradaydım. 

Karşımda gördüğüm manzara beni dehşete sürüklüyordu. Kırmızı Başlıklı Kız masalını bilirdim ama hiç gözleri bu kadar iri, ağzı bu kadar büyük, dişleri kılıç kadar keskin olacak bir kurda yem olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.

Benden beş kat daha büyük olan, tüyleri sarı buğdaylarla dolu bir tarlayı andıran devasa bir kurt öylece karşımda duruyordu. Hemen iki yanında duran adamlar ben geldiğimden beri kıllarını bile kıpırdatmamıştı. Gözlerini aralıklarla açıp kapatmasalar heykel olduklarını düşünebilirdim.

Aklımdan, geçen saniyeleri hesaplamak için uğraşıyordum. Kaç saniye sonra bana saldıracak, saldırdığında kaç saniye sonra öleceğim? Bütün bunları saliseler içinde hesaplamaya çalışıyordum ama korku bedenimi ele geçirmişti.

Cesaretimi topladım ve hızlıca etrafıma baktım. Belki Cesur'u görebilirim umuduyla. Hala bir kahraman bekliyordum ve onun Cesur olabileceğine inanmak istiyordum. En kötü ihtimal Tolga'yı görebilirdim ve ondan yardım dilenirdim beni buradan çıkarabilmesi için.

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin