48

42.2K 2.9K 455
                                    


"Küçük lavanta çiçeği
Sarışın, arı
Ve alabildiğine gelincik.
Düşünmeden sevdiğimiz bu anda
Birdenbire başlayan gökyüzü."
-Oktay Rıfat

Derin bir sessizliğe gömülüyorduk ikimizde ve farkında bile değildik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Derin bir sessizliğe gömülüyorduk ikimizde ve farkında bile değildik. Bana dokunsalar ağlayacaktım. Amansız bir bilenmezliğin içine düşmüştüm.

"Benim umrumda," dedi sessiz sedasız. Kendine bile itiraf edemediği şey ağzından çıkıvermişti. O bile şaşkındı. Ne olup bittiğini anlayacak kadar bilincimiz yerinde değildi.

İkimizin de acelesi vardı. Ben Cesur'a yetişmeliydim Kuzgun ise bana. Kuzgun akıllı bir hamle yaptı. Bana yetişmesi için önce Cesur'u kurtarması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden hiç çekinmeden konuştu.

"Onu ben getireceğim."

Kuzgun kusur ve zayıflığını serdi önüme ve bir anlığına bile tereddüt etmedi. 1-0 galipken mağlubiyete düşmek tam da Kuzgun gibi gözü kara birinin alabileceği bir riskti.

Yine de Kuzgun ne kadar fedakarlık yaparsa yapsın ona güvenim sıfırdı. Bu yüzden yaptığı fedakarlığı görmezden geldim. "Düşmanına güvenmek aptalların işidir. Sakın peşimden gelme."

"Biz düşman değiliz," dedi Kuzgun. Kaşlarımı çattım. Dost muyduk ya da arkadaş? Yine de bildiğim tek şey vardı..

"Cesur'un düşmanı benim de düşmanımdır."

Kuzgun güldü. Yine o kötü adam gülümsemesi dudaklarına yapışmıştı. "Peki ya yaptığımız anlaşma neydi? Cesur'dan intikam almak isteyen sen değil miydin? En son onu mahvetmek istiyordun. Ne değişti?"

"Çok şey," diye bağırdım. Cesur zaten benim yüzümden mahvolmuş ama benim haberim bile yokmuş. "Fark etmeden ondan intikamımı çoktan almışım. O zaman mahvolmuş bir halde. Bu yüzden onu bulmalıyım."

"Bu anın gelmesini isteyen sen değil miydin?" diye sordu Kuzgun. Sinirliydi.

"Sizin kadar kötü olamadığım için üzgünüm. Şimdi gidip Cesur'u geri getireceğim."

Kuzgun bana yetişti ve kolumdan tuttu. Hüzünle bakıyordu yüzüme. Garip hissettim. Bana bu kadar yakın durması hoşuma gitmiyordu.

"Kilos," dedi fısıltıyla. Nefesi tenime değiyordu. "Orası çok tehlikeli. Sana bir zarar gelmesini istemiyorum." Ses tonu her zamankinden daha inceydi. Ben de her zamankinden daha şaşkındım.

"Bırak beni," dedim kolumu çekiştirirken. Bir an önce benden uzaklaşmasını istiyordum.
Kolumu sıkıca tutmaya devam etti. Birbirimizin gözlerine baktık. Birden denk gelmiştik ama beni o gözlerde kilitleyen bir şey vardı. Çözemediğim bir şey.

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin