Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Son vedanı ettiğinde, içten içe biraz öldüm." -Kodaline
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sona hiç bu kadar yaklaşmamıştım. Yürüyordum ama varmak istemiyordum. Koşuyordum ama onu tekrar görememek beni korkutuyordu.
Kendimi hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim. Cesur'un yokluğu beni yerle bir etmiş gibiydi. Ona duyduğum herhangi bir duygu beni ayakta tutmaya yetiyorken, varlığının hissiz bir buhara dönüşmesi kaldırabileceğim türden bir şey değildi.
Ne için onu seviyordum? Neden ondan nefret ediyordum? O yoksa, bütün bunların bir önemi var mıydı gerçekten? İyi ya da kötü, bütün duygularımın sahibi o iken, onsuz kalmak beni delicesine korkutuyordu.
Cesur'un sonsuz gibi görünen gücü artık tükenmişti ve sessiz sedasız çekiliyordu. Bense günün ilk ışıklarıyla kapısına dayanmıştım. Ellerim parçalanana kadar kapıyı yumruklayacaktım.
Hiç uyumamış olsam bile onu bulana kadar gözlerimi dört açacaktım. Kuzgun ve onun bitmek bilmeyen kini umrumda bile değildi. Şu an hissettiğim çaresizlikti gerçek olan. Cesur'u görememe çaresizliği hepsinden daha acı vericiydi benim için.
Kapıyı defalarca yumrukladım ama açan olmadı. Bağırdım. Kimse duymadı. Cesur gitmişti işte. Burada yoktu. Geri gelebilecek gücü var mıydı peki? Ne haldeydi?
Onu bulmak için ayaklandım. Evinin etrafında üç tur döndüm ve içeri defalarca baktım. Sessizdi.
Evin önüne park edilen araba sesini duyduğumda ise koşarak evin diğer tarafına geçtim. Cesur'un geri gelme ihtimali bile beni heyecanlandırmıştı. Ama gördüğüm araba beyaz bir kamyonet değildi.
Kuzgun arabasından indi ve eve uzun uzun baktı. "Belli ki evde yok, ha?"
Yüzündeki sinsi gülümsemeyi tek yumrukta dağıtmak istedim. "Burada durmanın bir anlamı yok. Nasıl olsa geri gelmeyecek."
Sinirle Kuzgun'a baktım. "Anlaşma bozuldu," dedim düşünmeden. Kuzgun'a bir saniye bile dayanacak gücüm yoktu.
Beni almaya geldiğinde Cesur ile gitmeliydim. Solgun yüzü tekrar aklıma düştü. Zayıflamış vücuduna dikkat etmemiştim bile. Konuşurken zar zor nefes alması artık kulağımı tırmalayan acı dolu bir sesten ibaretti.
"Bunları daha sonra konuşuruz. Seni görmek isteyen biri var." Kaşlarımı çattım. Adamlarından biri kapıyı benim için açtığında Kuzgun arabaya binmeyeceğimi biliyordu. O yüzden tekrar konuştu. "Cesur'un yerini bilen biri."
Cesur'un nerede olduğunu bilen biri.. Hiç düşünmeden arabaya yürüdüm. Cesur'un nerede olduğunu öğrenmek için her şeyi yapabilirdim.