Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Hayatımın başından beri kırığım, bu yüzden, Kabullen ve bırak başıboş dolanayım. " -Imagine Dragons
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Artık işsiz olduğum için kendimi temizliğe vermiştim. En kısa zamanda kendime yeni bir iş bulmak zorundaydım. Ezgi yaklaşık üç saattir yoktu. Birlikte kahvaltı ettikten sonra resim kursu için evden ayrılmıştı. Bu süre zarfında kendimi meşgul etmek için elimden geleni yaptım.
Kahve makinasının sesini duyunca daldığım tabureden kalkıp, fincana kahvemi doldurdum. Verandaya çıkıp, temiz hava almak için sandalyeye kuruldum. Karşımdaki patika yolun uzunluğunu izledim bir süre. Havaların yavaş yavaş ısınması, kuşların cıvıltısı beni yatıştırıyordu.
Güneşin sıcaklığına kapılmış uyumaya yüz tutarken, ana yoldan büyük bir gürültüyle bahçenin yoluna sapan araba gürültüsüyle gözlerimi açtım.
Bu Cesur'un ya da Tolga'nın beyaz kamyonetiydi. Hangisinin olduğundan emin değildim çünkü bu arabayı her gördüğümde ikisi de karşımda bitiyordu.
Arabadan Ezgi aceleyle indi. Kapıyı bile kapatmadan verandaya doğru yürümeye başladı. Peşinden Tolga da beliriverdi tabii ki.
"Bir şey mi oldu?" diye sordum yerimden kalkarak. Ezgi çoktan içeri girmişti. Ben de peşinden onu takip etmeye başladım.
"Ezgi, ne oldu?" dedim tekrardan. Çoktan Ezgi'nin odasına çıkmıştık.
"Babam," dedi yatağının altındaki valizi çıkarırken. "Hastalanmış."
"Nasıl hastalanmış?"
"Bilmiyorum Aslı, küçük bir kalp krizi diyorlar ama beni üzmemek için öyle dediklerinden eminim," dedi ağlamaklı sesiyle.
Dolabından apar topar aldığı kıyafetlerini valizine sığdırmaya çalışıyordu.
"İngiltere'ye mi gidiyorsun?" diye sordum.
"Evet,"
"Ben de geliyorum" dedim hemen. Ezgi'yi yalnız bırakamazdım.
"Hayır, hayır. Buna hiç gerek yok. Zaten biletimi çoktan aldım" dedi kişisel eşyalarıyla uğraşırken.
"Ama," diye söylenmeye başlayacaktım ama Ezgi hemen sözümü kesti.
"Gelmene gerek yok Aslı. Birimizin burda kalması gerekiyor, biliyorsun."