Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Soylu ruhlar acılarını ulu orta göstermezler, bir utanç vardır asil insanlarda. Gururla gizlerler acılarını.." -Balzac
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Etrafa saçılmış kıyafetlerimi aceleyle üzerime geçirdim. Cesur'un hassas kulaklarından kaçmak için odadan hızla çıktım. Rahat ve derin uykusu ekmeğime yağ sürmüştü. Eğer Kuzgun'un buraya kadar geldiğini öğrenirse tatsız olaylar yaşanabilirdi.
Bu yüzden Kuzgun'un neden geldiğini sormak için koridorda yürüdüm. Ev sakin ve ıssızdı ama kapının diğer tarafından duyulan ayak sesleri beni tedirgin etmeye yetti.
Yavaşça anahtarı çevirdim ve kapıyı açtım. Kuzgun hemen karşımda duruyordu. İkimizin de kaşları çatık, birbirimize bakıyorduk.
"Burada ne işin var?" diye sordum fısıltıyla. Hangi cesaretle buraya kadar gelebiliyordu?
"Asıl senin burada ne işin var?" Sesi benimkinin aksine gürültü çıkmıştı. Sanki Cesur'un duymasını istiyor gibi, özellikle sesli konuşuyordu. "Evine gittim ama yoktun."
Son cümlesini neredeyse bağırarak söylediğinde elimi dudaklarına yapıştırdım. Hızlıca arkama bir göz attıktan sonra kapıyı aralık kalacak kadar çekmiştim.
"Umrumda değil." Ağzına götürdüğüm elimi indirmişti. "Hala burada ne işin var?" diye sorduğunda sinir tepeme çıkmaya başlamıştı.
"Seni ilgilendirmez." Bağırmak istiyordum ama kendime hakim oldum.
"Anlaşmamızı unuttun mu?" dediğinde cin atıma çoktan binmiştim. Kuzgun'u ittirdim. Bu hareketime şaşırmadı, hatta kaşlarını daha da çattı.
"Anlaşma falan yok."
"Aslı," dediğinde bir adım geriledim. Kafasını yana yatırmıştı ve sinirlenmemeye çalışıyor gibiydi. Sesi, görüntüsünün aksine kibar çıkmıştı. "Sana kötü davranmak istemiyorum ama beni buna zorluyorsun. Anlaşmayı yok sayarsan sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın."
Yumruğumu sıktım. Kuzgun'un suratına indirsem daha güzel olurdu ama yapamadım. "Beni tehdit mi ediyorsun?" dedim sinirle.
"Hayır," dedi sessizce ve bir adımla bana yaklaştı. "Sadece uyarıyorum. Bu anlaşmanın içinde sadece sen ve ben yokuz."
Sesi.. Çok farklıydı. Amacı beni korkutmaktan çoktan aklımı izah etmek gibiydi. Endişeli ve oldukça tuhaftı.
"Ne demek sadece biz yokuz?" diye sordum. "Anlaşmayı seninle yaptım."