"Yanılmak ve
hayal kurmak cüretini göster."
-Tolstoy
Uyandığımda bir hastane odasındaydım. Hemen baş ucumda bir hemşire vardı ve koluma bağlı olan seruma bir şeyler enjekte etmekle meşguldü. Halsiz bir şekilde inledim ve kafamı kaldırmak için çabaladım."Demek uyandınız," diye söylendi hemşire. "Kalkmaya çalışmayın lütfen, biraz daha dinlenmelisiniz. Ben doktoru çağıracağım." Omuzlarımdan tutup beni nazikçe yatağa sabitledi.
Hemen içeride ayaklanan birinin sesini duydum. Kadrajıma giren kişi Cesur'du. Yanı başıma oturdu ve elimi tuttu. "İyi misin?" dedi bitkin bir ses tonuyla.
Başımı sallamakla yetindim. "Ne oldu?" diye sordum. En son hatırladığım şey buz dolabındaki kanlı etlerdi.
"Eve geldiğimde banyoda, baygın bir halde yatıyordun." Cesur gözlerini açıp kapattı. O anı tekrar hatırlamaktan pek hoş değil gibiydi.
"Saat kaç?" diye sordum.
Cesur başını kaldırıp duvarda asılı olan saate bir göz attıktan sonra "Akşam on," dedi.
Bütün günü baygın olarak geçirdiğime inanamıyordum. Saniyeler sonra odanın kapısı açıldı ve içeri az önceki hemşire ile altmış yaşlarına merdiven dayamış bir beyaz önlüklü bir doktor girdi. Beni gördüğünde gülümsedi ama ben gülümseyemeyecek kadar halsizdim.
"Demek uyandınız. Bir bakalım," dedi ve hemşireden aldığı dosyaya kısa bir göz attı. "Tahminimce son zamanlarda çok yorulmuşsunuz. Şekeriniz ve tansiyonunuz normalin altında görünüyor. Pek önemli bir şey yok ama bir süre dinlenmeniz iyi olacaktır. İstediğiniz zaman evinize gidebilirsiniz."
Cesur, doktora teşekkür ettikten sonra doktor ve hemşire odadan ayrıldı. Serumum bittikten sonra eve gidebilecektik. Cesur hala yanı başımda oturmaya devam ediyordu ve ben kendimi her zamankinden daha güçsüz hissediyordum.
"Artık eve gidebiliriz," diye mırıldandım. Cesur kafasını kaldırıp önce bana daha sonra seruma baktı.
"Serumun daha bitmemiş," dedi tonsuz bir sesle.
"Evet ama eve gitmek istiyorum." Sesim net ve kararlıydı. Biraz da sinirliydim.
Cesur'un cevabını beklemeden koluma bağlı olan iğneyi tek seferde çıkardım. Cesur sadece bakmakla yetindi. Şu an tartışmak ikimiz için de faydasız olacaktı. Bu yüzden hiç beklemeden evin yolunu tuttuk.
Eve geldiğimizde dinlenmek için erkenden yatağa gittim. Yazılı bir kural olmasa bile ikimizde bu akşam birbirimizle konuşmayacağımızı çok iyi biliyorduk. Ne ben bütün gece uyuyabildim ne de Cesur yanıma geldi. Hala evde olduğundan emindim. Saat sabahın üçüydü. Güneş daha doğmamıştı ama ben sabırsızlıkla güneşin doğmasını bekliyordum. Yine de daha fazla bu azaba dayanamadım ve yataktan kalktım. Cesur'un neden yanıma gelmediğini merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühür
FantasyMühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait? •Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...