30

52.8K 3.5K 191
                                    


"Yaşayanların bir çoğu ölümü hak ediyor ve ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor."
-Tolkien

Kafesin içindeydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kafesin içindeydim. Sabahın ilk ışıklarıyla beni yeni yakalanmış vahşi bir aslan gibi bu kafesin içine tıkmışlardı. Ağzım siyah bir kumaşla bağlanmıştı ve iğrenç bir tadı vardı. Kısa bir yolculuktan sonra nereye geldiğimizi bilmediğim bir yerde dakikalardır bekliyordum.

Kafesin üzeri siyah bir örtüyle kaplıydı ve büyük ihtimal etrafı çivilenmişti. Birçok kez denediğim halde dışarıda ne olup bittiğini anlayamamıştım.

İnsan sesleri büyük bir uğultu halinde her yeri kaplıyordu ama ne dediklerini anlayamıyorum. Kafesin dışında nöbet tutan bir iki kişinin var olduğunu biliyordum sadece.

Dakikalar sonra kafes tekrar hareket ettiğinde irkildim. Hiçbir şey göremediğim için kulaklarım en ufak ses duyabilmek için dikkat kesilmişti.

Bir süre sonra büyük bir alkış tufanı koptuğunda tedirginleştim. Bağırışlar giderek arttığında Kuzgun'un "Getirin," demesiyle kafes tekrar hareketlendi.

"Herkes bugün neden burada olduğunu merak ediyordur," diye yüksek sesle konuştu Kuzgun. Konuşmasının hemen ardından biraz olsun hafifleyen alkış ve çığlıklar tekrar yükseldi.

"Düello gününe daha aylar olmasına rağmen benim bekleyecek sabrım kalmadı dostlarım."

Düello. Herkesin ağzından yarım yamalak duyduğum bu kelime şimdide Kuzgun'un dudaklarının arasından çıkıyordu.

"Elimde sizler için bir sürprizim var," diye tekrar bağırdığında bu sefer bütün sesler kesilmişti. Uğultu giderek hiçleştiğinde korkum sessizlik karşısında arttı. Ne olduğunu bilmemek beni ürkütüyordu.

Derken bulunduğumuz yerde büyük bir gıcırtı sesi koptuğunda bütün insanlar çıldırmış gibi bağırmaya ve çığlık atmaya başlamıştı. Yaşa! Yaşa! nidaları civarda yükseldiğinde Kuzgun'un sesi zar zor duyuldu.

"Tam zamanında!"

Yabancı bir erkek sesi Kuzgun'un sesini bastırdığında kulaklarımı bir tazı gibi dikleştirdim.

"Bugün burada neden toplandığımızı merak ediyoruz. İsteğini talep et Kuzgun."

"Bator sürüsünün liderini düelloya davet ediyorum." Kuzgun'un kendinden emin sesinden kendisini göremesemde nasıl kasıntı durduğunu anlayabiliyordum. Yüzümü buruşturdum.

Ortalık yine sessizliğe gömüldüğünde merak çoktan beni kamçılamaya başlamıştı. Asıl olay benim neden burada olduğumdu. Hala benden ve benimle ilgili ne istediğinden konu açmamıştı ve bu durum gittikçe canımı sıkıyordu.

Kazanma uğruna beni kurtlara bile yem edebilirdi.

Boğuk bir kahkaha yankılandığında gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu sesin tınısı ne zaman duysam kalbim aynı bu şekilde atıyordu. Cesur buradaydı ve kahkaha atıyordu.

"Bu kaçıncı oldu," diye konuştuğunda ayağa kalktım. Bağlı olan ellerimi iplerden kurtarmak için çekiştirdim. Bağırmak istiyordum. Ağzımdaki kumaş boğuk iniltiler çıkarmama neden olduğu için bu kadar gürültünün içinde kimsenin beni duymadığına emindim. Demirleri bütün gücümle salladım. Tırnaklarımı örtüye geçirip yırtmak için uğraştım ama yalnızca parmaklarım soyuldu.

"Vakti geldiğinde seni perişan edeceğim." Cesur'un sesi kulaklarımı okşadığında ağlamak istedim. Burada olduğumu bilseydi beni hemen bu kafesin içinden çıkarır mıydı? Ya da arkasını dönüp gider miydi her zaman ki gibi emin değildim.

"Vakit.. vakit.." diye söylendi Kuzgun alaycı sesiyle. "Vakit geçtikçe güçsüzleşiyorsun Cesur. Sana iyilik yapıyorum."

İnsanların sesi tekrar duyulduğunda bu sefer küfürleri net bir şekilde anlayabiliyordum. Eğer konuşabilseydim bende bütün bu küfülere eşlik ederdim.

Yabancı ama oldukça otoriter olan ses tekrar konuştu. "Bator sürüsünün lideri," dediğinde küfülerde son buldu. "Vakur sürüsünün liderinin teklifini kabul ediyor musun?"

"Bir düşün Cesur," dedi Kuzgun tekrar. Cesur'un güçlü olduğunu bildiği halde düelloyu bu kadar fazla istemesi gerçekten Cesur'un güçsüzlüğüyle alakalı olabilir miydi?

"Mantıklı kararlar verebilmen için sana bir hediyem olacak. Örtüyü kaldırın," dediğinde kafesin etrafını çepeçevre saran örtü yavaşça kafesin üzerinden çekildi.

Gözlerim güneş ışığından kamaştığından elimi siper ettim. Burası büyük bir top sahasına benziyordu. Geniş bir alan çimlerle kaplıyken etrafını saran iri kıyım ağaçlar göğe yükseliyordu. İnsanlar kendileri için yapılan tribünde sabırsızca beklemekteydi. Tribünün en gösterişli yerinde bir grup insan vardı ve en önde duran kişiyi tanıdım.

Bu yabancı ve otoriter sesin sahibi beni bütün kasabaya ilan eden adamın ta kendisiydi. Şaşkın bir halde kafese bakıyordu.

Sahanın seçemeyeceğim kadar ilerisinde Cesur'u gördüm. Yüz ifadesini bu mesafeden seçebilmem imkansızdı.

"Peki buna ne diyorsun?" Kuzgun elini uzatıp beni gösterdi.

"Ne diyebilirim ki," diye konuştu Cesur duvar kadar katı sesiyle. "Asla akıllanmıyorsun. Seni öldürmem için bana bir ödül sunmana gerek yok," dedi. Gözleri alev alev yanıyordu.

Tribündeki insanlardan yeni bir yaygara daha koptu. "Ama bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin," dediğinde hırıltısını duyabiliyordum.

Kuzgun'un gözle görülür endişesi gittikçe kızgınlığa dönüştüğünde "Kızı getirin," diye emir verdi.

Kafesin kapısı hızla açılıp dışarı çıkarıldığımda utanıyordum. Kendimi nasıl böyle bir hale getirdiğimden utanıyordum. Yüzlerce insanın önünde değersiz bir hayvan muamelesi görmek berbat hissettiriyordu.

Kuzgun'un önüne hızla fırlattıldığımda dizlerimin üzerinde zor durdum. Eli kafamın üzerinde durup başımı sabitledi. İkimizde kızgın bir boğa gibi burnumuzdan soluyorduk. Kuzgun Cesur'a ben Kuzgun'a bileniyordum adeta.

"O halde onu damgalamam serbest." Yanı başımda beliren adamın elindeki kızgın demiri gördüğüm anda kafamı deli gibi sallamaya başladım. Bir şeyler söylüyordum ama hiçbir şey anlamadıklarına emindim.

Dakikalar sonra Cesur "Yerinde olsam bunu yapmazdım," dediğinde gözlerimi kapattım. Biraz sonra yanacak tenimin acısını unutmaya çalışıyordum.

"Beni gerçekten şaşırtıyorsun Cesur." Kızgın demirin vücuduma ulaşmaması için yalvarmak istiyordum.

"Hiçbir zaman tahmin edilebilir birisi olmadım." Cesur'un alev alev yanan gözleri sapsarı oldu ve saniyeler içinde bedeni sahip olduğu kurt formuna büründü.

Kuzgun ondan önce davranmıştı. Kızgın demiri tenime yapıştırdığında çığlık attım. Demir saniyeler içinde bedenimden ayrıldığında bunun bir anlamı yoktu artık.

Çığlığım boğazımı yırtarak gün yüzüne kavuştuğunda açıdan başka bir şey hissetmiyordum. Bütün bedenimin cayır cayır yanması bilincimin kapanmasına sebep oldu. Son gördüğüm şey Cesur'un Kuzgun'un üzerine atlaması olmuştu.

Bir ihtimal, vote verebilirsin 🌸

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin