Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent Ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü" -Ahmet Telli
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kapı çaldı.
Uğursuz ses bütün evi doldurduğunda başımı Cesur'un sırtından kaldırdım. Aptal ve acınacak bir haldeydim.
Cesur kollarımın arasından çıktığında kollarım derin bir boşlukta iki yanıma süzüldü. Bitik bir halde öylece yere bakıyordum. İkimizde şaşkın haldeydik. İlk konuşan Cesur oldu ve "Giyin," diyerek odadan çıktı.
Salona girdiğimde Melda Hanım tekli koltukların birinde oturmuş kahvesini yudumluyordu. Cesur beni gördüğünde elindeki telefonla ilgilenmeyi bıraktı.
"Hoşgeldiniz," dedim fazla ev sahibi gibi durmaktan çekinerek.
Melda Hanım başıyla beni onayladığında Cesur ayağa kalktı. "Bugün annem sana eşlik edecek. Yeni doğanlarla ilgilenmem gerekiyor."
Başımla Cesur'u onayladım. Ateş'in bahsettiği konulardan biri de Yeni doğanlardı. Bebek olup olmadıklarını düşündüm bir an. "Anneni yormasaydın, başımın çaresine bakabilirim." Sesim fazlaca sitemkardı. Bir bakıcıya ihtiyacım yoktu ya da bekçiye. Kaçmayacağımı biliyor olmalıydı Cesur.
"Yalnız kalmamanda fayda var." Annesinin yanağına sevecen bir öpücük kondurdu. "Yine bir sorun çıksın istemiyorum."
"Sorunları çıkartan ben değilim," dedim ellerimi göğsümde birleştirerek. Melda Hanım'ın yanında tartışılacak bir konu değildi bu ama bütün olanların benim üzerime yıkılmasını kabul edemezdim.
Cesur hemen karşımda dikildi. Sevecen hali hala devam ediyor gibiydi ve ellerimi benim gibi o da göğsünde birleştirdi. "Ama mıknatıs gibisin. Her şeyi üzerine çekiyorsun."
Keşke seni de çekebilseydim, demek istedim.
Melda Hanım kararlı ses tonuyla "Acele etsen iyi olur," dediğinde Cesur'a cevap yetiştirmekten vazgeçtim.
"Akşama görüşürüz," dedi ve çıktı.
Cesur'un kalktığı yere ben oturdum. Bütün gün Melda Hanım'la ne yapacağım konusunda endişeliydim. Benden hoşlanmadığı her halinden belliydi. Büyük ihtimal beni Cesur'a ayak bağı olarak görüyordu.
"Nasılsınız?" diye sordum. Titriyor gibi hissediyordum. Fena halde heyecanlıydım.
"Teşekkür ederim," dedi ve gülümsedi. "Sen nasılsın?"
"İyiyim," diye mırıldandım. Benim durumumdaki biri ne kadar iyi olabilirse.
"Yaran nasıl oldu?"
"Gitgide iyileşiyor."
"Yakında hiçbir şeyi kalmaz," dedi teselli verircesine. Bu yakında gideceğim demek oluyordu.