37

51.9K 3.3K 631
                                    

"İlk yağmur damlası düştü, kuru yapraklarına güzün.
Ardından kış, kıyamet, dert, hüzün."
-Ziya Osman Saba

Londra'ya indiğimde 21

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Londra'ya indiğimde 21.40'dı. Hava iyice kararmıştı. Havaalanından çıktığımda boş taksilerden birini durdurdum. Eve fazla uzak olmadığından Ezgi'nin gelmesini istememiştim.

Eve gittiğimdeyse her şey harikaydı. Ezgi'nin hazırladığı güzel bir masada harika yemekleri yiyip, özlem giderdik.

"Her şeyin yolunda gittiğini söylüyordun, nasıl oldu birden anlamadım," dedi Ezgi bir bademi daha ağzına atarken.

"Aşık olmak yetmiyor, fikirlerin de uyuşması lazım. Zaten çok çalışıyordu, birbirimizi zor görüyorduk. Bizim için böyle olması daha iyi oldu," diye salladım. Her şeyi açık açık anlatsam büyük ihtimalle bana inanmayacaktı.

"Tolga'yı gördün mü?" diye sordu çekinerek.

"Birkaç kez. Sanırım o da çok yoğun. Hadi bu kadar lak lak yeter. Ben uyumaya gidiyorum." Ezgi'nin yanağına tatlı bir öpücük kondurdum.

"İyi geceler."

Yatağıma uzandığımda aklım hala Cesur'daydı. Onun her zaman duygularını belli etmeyen haline alıştığımdan, şimdi arkamda bir enkaz bırakmış gibi hissediyordum.

Kalbine ait olduğumu ima etmesi aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Aramızda oluşan bağ o kadar kuvvetliydi ki ikimizin de buna rağmen ayrı kalmak için direnmesi hem komik hem de acınasıydı.

Artık Cesur'la bir geleceğim olmayacağını kabullenmiştim. İngiltere'ye dönmüş olmak yeni bir başlangıç yapmama yardım edecekti. Belki yeni bir iş, hatta yeni bir erkek arkadaş bana bir çok şeyi unutturabilirdi.

Kolumda yolculuk boyunca geçmeyen ağrı beni rahatsız ettiğinden bir ağrı kesici içip, uykuya daldım. Düşünmenin bir faydası yoktu.

Ben de düşünmemeyi seçtim. Kendimi bile.

4 ay sonra

Soğuk daha fazla içime işlemesin diye atkımı boynuma biraz daha doladım. Yapraklar çoktan dökülmüş ve ardında hiç iz bırakmadan kaybolmuştu. Kış rüzgarı ağaçlardaki kuru dalları sert ve amansızca sallıyordu.

Metrodan indiğimde yeni yeni yağmur yağmaya başlamıştı. Kabanımın yakalarını sıkı sıkı tuttum ve etrafıma bakındım. B!soft buralarda bir yerde olmalıydı. Ellerimi birbirine sürtüp biraz daha yol almaya karar verdim.

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin