Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Acıma kendine, bu dünya hayal ettiğinden daha kusurludur."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Odamın kapısını araladığımda penceren içeri dolan rüzgar saçlarımı havalandırdı. Kapıyı sessizce kapattım ve odanın içine bakındım. Çıkarken pencerenin kapalı olduğuna emindim.
Kalbim hızla atmaya başladığında korktuğumu hissettim. Sessizce pencereye doğru yaklaştım ama etrafta hiçbir ses veya hareketlilik yoktu.
Pencereye kapattığım sırada boynumda hissettiğim nefes kalbime bıçak gibi saplandı ve çığlık atmak için ağzımı açtım. Ama çığlığım bir avuç içinde patladı be kayboldu.
Ağzımı kapatan elin sahibine bakmak istiyordum ama korkudan buz kesilmiştim. Hemen şimdi boğazıma bir bıçağın ya da alnıma bir silahın dayanmasını bekledim ama olmadı.
Olan tek şey kulağıma fısıldayan dudaklardı. "Benim."
O.
Bir eli ağzımı kapatırken diğer eli omuzlarımı sarmıştı. Ve ben uzun zaman sonra sırtımı onun göğüslerine yaslıyordum. İçimdeki korku yerini akıl almaz bir heyecana bıraktı. Asıl korkmam gereken kişi oyken ben yeni yetme ergenler gibi heyecandan yerimde duramıyordum.
"Ses çıkarmayacağına söz verirsen seni bırakırım." Sesi hep hatırladığım gibiydi. Kalın ve duygusuz. Onun sadece sesini duyarak ne hissettiğini anlayamazdım. Gözlerine bakmak gerekirdi.
Bu yüzden kafamı salladım. Onu görmek istiyordum. Avcunun içi toprak kokuyordu. Yavaş yavaş elini dudaklarımdan uzaklaştırdığında hala diğer eli omuzlarımı sarıyordu.
Çığlık atmayacağıma emin olduğunda beni tamamen bıraktı ve ona döndüm. Yüzü, gerçekten hiç eskimiyordu. Gözleri hiç yumuşamıyordu ve dudakları hiç gülmüyordu. Yüzünün her karışı gergin ve tedirgindi.
Elmacık kemiğinin hemen üzerinde bir çizik vardı ve kanamaya devam ediyordu. Minik kan damlaları yanağına doğru akmıştı. Burnunun üzerinde ise çoktan kabuk bağlamış bir yarası vardı. Daha önceden olmuş gibiydi.
Saçları dağılmış olmasına rağmen gelişigüzel düzeltilmiş havası veriyordu. Elimi sakince kaldırdım ve yanağında toplanan kan damlasına dokundum. Damla haline gelmiş kan parmak ucumda dağıldı.
Cesur elimi hızla kapıp aşağı indirdiğinde kapı çaldı. İkimizde kapıya baktık. Kapı ikinci kez çaldığında bu sefer Kuzgun "Aslı?" diye ikazda bulundu.
Cesur'un kolumdaki eli Kuzgun'un sesini duyduğunda bir yumruk halini aldı. Kapıya bir adım attığında Cesur'un kolundan tuttum ve önünde geçtim. Kapı tekrar ve daha hızlı çaldığında aceleyle Cesur'u çekiştirdim.