Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Muhteşem bulutlar tepeden yuvarlanırlar, Ve karanlığı beraberinde getirirler." -Bastille
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ezgi de resim kursunu ekmiş ve paşa paşa eve dönmüştük. Geldiğimizden beri sessizce oturup duvara bakıyorduk.
"Birlikte olduğunuzu sanıyordum" dedim sonunda. Şu an Ezgi'nin düşündüğü tek şey Tolga'nın neden o kadar mesafeli davrandığıydı ve konuşmak ona iyi gelebilir diye düşünüyordum.
"Ben de öyle sanıyordum," dedi bilinmezlik içinde. "Belki de ben birlikte olduğumuza inanmışımdır." Kendine çektiği dizlerine çenesini dayadı.
"Belki de ortam kalabalıktı ve.."
"Ve benden utandı" diye sözümü tamamladı. Umutsuzca Ezgi'ye baktım. Çoktan kafasında kurmaya başlamıştı bile.
"Saçmalama Ezgi, öyle bir şey değildi."
"Nasıl bir şeydi o zaman Aslı?"
"Bilmiyorum," dedim bilinçsizce. Çünkü gerçekten bir fikrim yoktu. Cesur'un beni görmemezlikten gelmesi hep yaptığı şeydi ama Tolga'nın Ezgi'ye tuhaf davranması bizim için de tuhaftı. O yüzden Cesur'u değilde sadece Tolga'yı sorguluyorduk.
Akşama kadar ikimizde kukumav kuşu gibi oturduk. Hatta bir ara sıcak bahtaniyenin altında uyuyakalmış olmalıyız ki kapının gürültüsüne ikimizde yerimizden fırladık.
Ezgi ile birbirimize kapıyı sen aç der gibi baktıktan sonra kılını bile kıpırdatmamasının ardından mecburen ayaklandım. Çorabımın teki ben uyurken ayağımdan çıkmış olacak ki yerin soğuk zeminini hissettim. Kapı ikinci kez çaldığında çorabımı arama düşüncesini unutup, hemen kapıyı açtım.
Tolga karşımda öylece duruyordu. Bir an ne yapacağımı bilemedim ve kapıyı suratına kapattım. Anında arkama döndüğümde Ezgi yerinden kalkmaya çalışırken yere kapaklandı. Saniyeler içinde yerinden kalktı. Üzerini ve saçını düzeltirken aklıma Tolga'nın yüzüne kapıyı kapatışım bir şimşek kadar hızlı düştü ve hemen kapıyı açtım.
Sırtı bana dönük bir şekilde ileride park halinde duran arabaya bakıyordu. Kapıyı açtığımı fark edince tekrar bana döndü ve çatık kaşları yerini kocaman bir sırıtışa bıraktı.
"Selam," dedi tek elini havaya kaldırarak.
"Şey, kusura bakma" dedim ama yerin dibine girmeyi yeğlerdim şu an.
"Selam," tanrıya şükür Ezgi'nin sesini duydum. Hemen kapıdan çekilip Ezgi'nin arkasına geçtim.
Park halindeki beyaz kamyonete yaslanmış Cesur Tolga'yı bekliyordu. Ezgi ile birlikte kalplerimizin sesini duyabiliyorduk diye düşünüyorum çünkü ikimiz de baya bir heyecanlanmıştık.