Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Kendini boşuna harcamış olur insan, Dilediğine erer de sevinç duymazsa." -Shakespeare
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cesur hiçbir zaman kendisine acı veren bir üne ve güce sahip olmak istememişti. Ama şimdi dizlerinin üzerinde ağlayan Aslı'nın yüzündeki her bir ifade bedeninin acılar içinde yanmasına neden oluyordu.
Kızgın demir Aslı'nın vücuduna değdiği anda ömrü boyunca yalnız kalmayı seçerdi hayatının aşkını bulmaktansa.
Güçsüz ve perişan durumdaydı. İhtiyacı olduğu anda mühür taşı onu kurtarmak için derin uykusundan uyanacaktı ve Cesur Aslı'nın acı çekmesine rağmen bunu göze alamazdı.
Aslı'yı sonsuza kadar kaybetmeyi göze alamazdı.
Cesur'un ekstra bir güce ihtiyacı yoktu hele ki Kuzgun'un karşısında. Havada karada fişini çekerdi. Bu zamana kadar mühürün etkisini hiç görmemesine rağmen Bator sürüsünün lideri olmuş ve düşmanlarının gözünü korkmuştu. Şimdi ise tek amacı Aslı'yı en az zararla kurtarmaktı.
Aslı bir an önce bilincini ve hislerini kaybetmeliydi ki Cesur içine dolan öfkeyle karşısına çıkan herkesin kafasını koparabilsin. Nitekim de öyle oldu. Aslı son kez acı içinde kıvrandıktan sonra etkisiz halde yere düştüğünde Cesur bir saniye bile durmadı.
İçindeki kin ve öfke ete kemiğe bürünündüğünde Cesur resmen vahşi bir canavara dönüşmüştü. Kalbi bir insan kalbine göre daha hızlı atıyor ve ihtiyacı olan kanı vücuduna pompalıyordu.
Saniyeler içinde Kuzgun'u geçip Aslı'nın başında bekleyen adamın üzerine atlayıp bir çırpıda kafasını bedeninden ayırdı. Herkesi teker teker gebertecekti. O kafesi taşıyan her kim varsa hepsinin canına okuyacaktı.
Kafasını geriye çevirip çevresine baktı. Kafesin hemen yanında duran dört kişiye hiç düşünmeden saldırdı ve pençelerini gövdelerine geçirdi. Bıçak kadar keskin dişleriyle kollarını ve bacaklarını ayırdı vücutlarından.
Vahşet artık bedene bürünmüştü.
İçini kasıp kavuran acıyı düşmanlarının canını alarak dindirmeye çalışıyordu Cesur. Gördüğü bütün herkesi katlettikten sonra karşısında duran kurda baktı.
Cesur sahadaki son adamı da şanına yakışır hızda öldürdükten sonra Kuzgun'a baktı. Kuzgun yerdeydi. Zevkin en büyüğünü onda tatmak için sabırsızlanıyordu.
Epey uzakta olmasına rağmen birbirlerini çok net görebiliyorlardı. Kuzgun'un amacına ulaşması ve sonunda yıllarca beklediği o günün geldiğini andıran bakışları zafer çığlığına eş değerdi.