Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz. Keder durmadan çiçek açar içimizde." -Ahmet Hamdi Tanpınar
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Gidelim buradan."
Kalçalarımın altında birleştirdiğim ayaklarımı hareket ettirdim ve zeminle buluşturdum. Geldiğimden beri ağlıyordum. Kaç saat oldu emin değilim ama Ezgi benim için endişelenme faslını bitirip, gecikmiş akşam yemeğimizi hazırlıyordu.
Cesur'un küçüklüğümden beri benim için arkadaştan daha öte olduğunu düşünüyordum. Hayallerimi uzun süre süsleyebilen tek kişi oydu. Buraya tekrar geldiğimde onunla toz pembe hayallerimi gerçeğe çevirme umutlarım, artık içimde binbir parçaya ayrılmıştı.
Korkuyordum. Cesur'dan ve bütün bu kasabadan. Cesur'un tekrar buraya gelme olasılığı düşünmek beni korkutuyordu.
"Neden?" diye sordu Ezgi yakarırcasına. Nedenini açıklayamayacağımın farkındaydım. Ağlamalarım kontrolsüzce şiddetlenirken tezgahın köşesine zorla tutundum. Bedenim zapt olunmaz bir şekilde titremelerini arttırırken, bacaklarımın uyuşması beklediğim bir şey değildi. Tezgah sırtımı boydan boya çizerken kalçalarım zeminle buluştu.
İçimde kopan fırtınları basırmaya çalıştım. Herkes hayal kurar, herkesin hayalleri yıkılabilirdi. Benim hayallerim, şimdi bütün bedenimde kesikler bırakıyordu. Defalarca dünya başıma yıkılmıştı. Her seferinde kendime yeni bir yol, yeni bir hayat yaratmaya çalıştım.
Ezgi telaşla yanıma çöktü. Göğsümün patlayacağını hissediyordum. "Lütfen." Programlanmış bir robot gibi aynı kelimeyi tekrar edip durdum.
"Aslı, ne oldu?" dedi Ezgi titrek sesiyle. Benim için ağlıyordu. Yerle bir olan halime acıyordu. "Anlat bana," kollarını başımın etrafına doladı. Çenem omzuna yaslandı.
"Buraya yeni bir başlangıç yapmak için geldik." Yanıma oturdu ve sırtını benim gibi tezgaha yasladı. Kolları hala beni sıkı sıkı sarıyordu.
"Hatırla," dedi yatıştırıcı sesiyle. "Üniversite hayatı boyunca bunun hayalini kurduk. Bu evi düşledik. Kendi ayaklarımızın üzerinde durmak için buraya geldik biliyorsun. Küçüklüğünü düşün, bu evde dedenle ne kadar mutlu olduğunu anlatırdın hep. Şu merdivenlerden düşmüştün bir keresinde."
Kafamı hafifçe kaldırıp merdivenlere baktım. "Hep burada yaşamak istedin Aslı. Her ne olduysa, hayallerini elinden almasına izin mi vereceksin?" Saçlarımda dolaşan parmaklarının ritmi nefeslerimi yoluna sokuyordu. Kriz yavaş yavaş beni özgür bırakmaya hazırlanıyordu.