Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
"Yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan. Biraz da senin ellerinle kurtulur dünya." -Ahmet Erhan
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Evet. Evet. Evet.
Dediğim tek şey evet demek oldu. Cesur'u seviyordum. Onunla evlenebilirdim. Onun için her şeyi göze alabilirdim.
Cesur dudaklarımdan çıkan kelimeleri duyduktan sonra, uludu. Evet! Tıpkı bir kurt gibi gökyüzüne bakarak uludu. Asıl şaşırdığım şey ise, yeryüzünde yükselen ve gecenin karanlığında yankılanan diğer kurtların sesiydi.
Hepsi aynı anda ama bambaşka yerlerde uluyordu ve Cesur onların sesini duydukça kahkaha atıyordu.
Kollarını belime doladı ve beni havada birkaç tur döndürdü. "Seni seviyorum," diye bağırdı.
"Ben de seni seviyorum ama artık beni yere bırak," dedim huysuzluk yaparak. Kalbim ağzımda atarken bir de baş dönmesiyle alakadar olmak istemiyordum.
Kutlama merasimimiz bittikten sonra otele geri döndük. Güneşin doğmasına 3 saat vardı. Cesur hala enerji doluydu ama ben onun kadar enerjik değildim. Esnediğimde, bana sevimli bir bakış attı.
"Uyuman gerekiyor," dedi yatağın örtüsünü benim için açarak.
Paytak adımlarla yatağa doğru ilerledim ve örtünün içine girdim. Cesur dizlerinin üzerine çöktü ve yüzü benimle aynı hizaya geldi. Parmakları saçlarımın arasında dolaştı.
"Güzel bir gelin olmak için uyumalısın."
Gelin demesi beni gerçekten utandırmıştı. Örtüyle yüzümü örttüm ve "git başımdan," diye mırıldandım.
Gerçekten.... Bu tür muhabbetlere hazır mıydım bilmiyorum. Hala Cesur'a alışamamış olmam benim suçum değildi. O alışılabilecek bir insan değildi.
Ertesi güne uyandığımda Cesur hemen yanımda uyuyordu. Hmm... uyuyor muydu gerçekten? Cesur çok nadir uyurdu. Bu yüzden dikkatlice yüzüne baktım. Yüzü çok sakindi.
Sakalları hafif belirmeye başlamıştı. Saçları alnına dökülmüştü ve dudakları yastığa doğru sarkıyordu. Bu sıralar kilo almış gibiydi. İyi yediğinden emindim ama hala yakışıklı ifadesinden bir şey kaybetmemişti.
Cesur'u rahatsız etmeden yataktan kalktım. En ufak sese bile uyanırdı. Banyoya girdim, hızlıca bir duş almaya karar verdim.
Sanırım... o kadar hızlı duş almıştım ki duştan çıktığımda Cesur hala uyuyordu. Suyun sesine çoktan uyanmış olmalıydı. Yanına doğru yaklaştım ve "Cesur," diye mırıldandım ama beni duymadı. "Uyuyor musun?"