10

74.1K 4.3K 1.3K
                                    

"Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan;
Hiç umrunda değil kazsan kendi kuyunu."
-Shakespeare

"Hesabı ödemedin," dedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Hesabı ödemedin," dedim. Gerçekten, kafede bu fark eden tek çalışan ben miydim? Erhan abiye bunun hesabını ben vermek istemiyordum.

Cesur yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı. Aramızda kocaman bir tezgah olduğu için seviniyordum. Cesur'un yüzündeki yaramaz çocuk ifadesine tezat olarak Ateş'in beni yiyecekmiş gibi bakması, içinde bulunduğum durumu fena halde garipleştiriyordu.

"Şey, Aslı.." Ateş'in sözünü Cesur tek elini havaya kaldırarak kesti. Kaşlarımı çatarak Ateş'e baktım. Ne diye bana öyle şaşkın ve tedirginlik içinde bakıyordu ki.

Cesur cebinden cüzdanını çıkardı. Gözlerini yüzüme sabitlemiş, bana bakmaya devam ederken cüzdanından tezgahın üzerine bir ellilik bıraktı. Oldukça yavaş hareket ediyordu ve bu benim heyecanımı daha çok körüklemekten başka bir işe yaramıyordu. Bir an önce buradan çekip gitmesini istiyordum. Ama bir yandan onunla konuşmak istiyordum. Onunla karşılaştığımda girmeye delik arasam da Cesur'un benden neden kaçtığını çözemiyordum. Acaba gerçekten benden hoşlanmamış mıydı?

Cüzdanını cebine tekrar koydu ve kafasını biraz eğerek sağa kırdı. İmalı imalı birkaç saniye yüzüme bakmakla yetindi. Yüzündeki ufacık gülümseme gözümden kaçmamıştı. Arkasına döndü ve kafenin kapısına doğru adımladı. Kapının açılmasıyla çınlayan zil beni kendime getirmeye yetmişti ama Ateş hala yüzüme şaşkın şaşkın bakmakla meşguldü.

"Ne?" diye omuz silktim. Cesur'un bıraktığı elliliği kasaya yerleştirdim. Elbetteki onun bıraktığı bahşişe dokunmayacaktım. Sevde rahatça el koyabilirdi.

"Sen Cesur'dan hesap mı aldın?" diye sordu. Sanki Cesur'un canını almıştım ya ne diye bu kadar büyük bir tepki veriyordu şimdi bu.

"Evet," dedim umursamaz katılarak. "Ne olmuş yani? Herkes gibi yediğini içtiğini ödemeli."

"Cesur buranın sahibi." Bunu daha çok bilgilendirmek amaçlı değil de bunu nasıl bilmezsin der gibi söylemişti. Ama kesinlikle bu duruma fena halde şaşırdım. Hem beni sevmeyen çocukluk arkadaşımın yerinde çalışıyor hem de ona artistlik taslayabiliyordum. Bir an bu gerçeği keşke öğrenmeseydim diye düşündüm.

"Öyle mi, bilmiyordum," dedim bunun pek önemi yokmuş gibi davranmaya çaba gösteriyordum. Ki bunun neden önemi olsun ki. İşe girmemi sağlayan Cesur değildi sonuçta. Ateş konuyu daha fazla uzatmamak adına kuru bir omuz silkmeyle yetindi.

Duvarın üstündeki saate baktım. 00.45. Çıkma vaktim çoktan gelmişti. Önlüğümü başımdan çıkarıp katladım.

"Kaçta çıkıyorsun?" diye sordum Ateş'e.

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin