Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait?
•Parmağımı dövmesinin çemberinde dolaştırdım bir tur. "Hissediyor musun?" diye sordum acıyla. "Tam burada koca...
Ayağa kalkıp Cesur'a uzunca bir süre sarıldı. "İyi görünüyorsun," dedi sesindeki heyecan biraz kırıldığında. Cesur'un başına gelenleri duymuştu.
Cesur bozuntuya vermeden "İyi yiyorum," diye yanıtladı onu. "Sen de henüz bunamamışsın," diye de dalga geçti.
Adam Cesur'un sırtına vurdu. "Serseri," diye kızdı yapmacık bir sesle. "Bu kasabanın insanı yaşlanmıyor yahu!"
"Korkarım sen de bizden birisin artık," dedi Cesur gülerek. Rıfat amcasını en az babası kadar seviyordu. Babası öleli yıllar olmuştu ama Cesur, Rıfat amcası sayesinde onun eksikliğini hissetmemişti.
"Annenle kardeşin nasıl? İyiler mi? Uzun zamandır görüşmedik." Adam eski yerine oturdu ve elindeki işine devam etmeye başladı. Cesur'da ellerini cebine sokmuş öylece başında dikiliyordu.
"Cansu -kız kardeşi- okula gidiyor. Son zamanlarda iyice kaçırdı kafayı. Annem de her zaman ki gibi," dediğinde adam güldü.
İkisi de annesinin ne kadar huysuz ve çekilmez olduğunu biliyordu. "Hala on yaşında olduğunu mu sanıyor?" dediğinde Cesur kafasını salladı.
"Aksine. Benim için kız araştırıyormuş. Sanırım evde kaldığımı düşünüyor."
"Mühürlendiğini unuttu mu yoksa? Benden önce bunamış desene," dedi Rıfat amca. Gözlüğünü gözünden çıkardı ve elindeki radyonun son haline baktı.
Adam radyoyu tekrar kurcalamaya başladı. "Ah doğru. Hep o it kılıklı baban yüzünden."
Cesur, adamın söylediklerine aldırmadı bile. Rıfat amca babası hakkında hep böyle şeyler söylerdi. Eskiden babasının ne kadar çapkın ve haylaz olduğundan bahseder, yaptıklarını hiç onaylamazdı.