"Minnet mi aşk mı?"
Soğuk havaya aldırmadan gecenin yarısında otele yakın bir yerde dışarıda duruyorduk. Çok fazla olmasa da insanlar vardı etrafımızda fakat sabaha göre daha sakindi etraf. İnsanları süzmeye devam ederken gözlerim elbette ki hepsini bir kenar bırakıp, en sevdiğimde takılı kaldılar. O da insanlara ve karla kaplı alana bakıyordu sessizce. Şimdi eline dokunduğumda bana çevirdi derin bakışlarını. Nihayet tükenmiş gibiydi enerjisi fakat ona bu konuda pek güvenemiyordum. O muzip ve dayanılmaz yanı her an zuhur edebilirdi.
Sağ elimi eldivenden kurtarıp yüzüne dokunmaya başladığımda gülümsedi ve başını elime doğru eğerken ''Yoruldun mu?'' diye sordu, "Biraz'."
Şapkasından ötürü göremediğim saçlarını işaret edince bakışları kısıldı. Yine minik bir tebessümle bakıyordu gözlerime ve ''Kafam üşür Elif kafam'' dedi daha ne istediğimi söylemeden. Eh, tanıyordu artık sevgilisini, biliyordu ne görmek istediğimi ve maalesef ki haklı olduğu için şapkasına dokunmadım.
Bir an yine kendisini geri çektiğinde bu defa ben kısmıştım gözlerimi ve ''Tehlikeli alana mı giriş yaptım?'' dedim. Gülümseyerek eğdi başını, ''Çıksak mı odaya?''
''Uykun mu geldi?''
''Yoruldum ya, erken uyandık.''
''Bütün gün güldün biliyorsun değil mi? Bu yorgunluğun gülmekten. Gören de kayak yaptın sanacak''
Gülümserken yanaklarımı sıktı.
Alnıma derin bir öpücük bırakırken ''Ne zaman tanışacaksın?'' dedim. Bu soruyu planlayarak sormamıştım. Tamamen kendiliğinden fırlamıştı dudaklarımdan ve en az Emre kadar şaşkındım aslında.
''Anlamadım güzelim?''
''Ailemle... Yani ailemle ne zaman tanışacaksın?''
Kaşları şaşkınlıkla havaya süzülürken gülümsememe engel olamadım.
''Ne zaman mı?'' dedi düşünürcesine.
''Adamın birileri bana yaza söz olsun isteme olsun demişti de...''
''Yani... Ama sen o adamın birine babam izin vermez dememiş miydin?''
Düşünceli bir şekilde etrafıma bakmıştım birkaç saniyeliğine ve iç çekerek yeniden yeşillerine döndüm. Bir an için dudaklarına baktığımda ikimizde aynı anda gülümsemiştik ve ''Evlenmek istemiyor musun yoksa artık?'' dedim.
''İstiyorum.''
''O zaman tanışsan mı artık ailemle?''
''Babanla tanıştım sayılır..''
Aynı anda gözlerimizi kısarak gülümserken ''Emroş geldi babacığım dersin artık'' demesi ile kahkaha attım.
''Sen ne zaman gidelim dersen ben varım güzelim.''
''Ciddi misin?''
''Çok ciddiyim. Yarın de yarın gidelim sorun yok.''
''Önce annemle tanış o zaman? O babamı da hazırlar...''
''Orasına ben karışmam, sen ne dersen o''
Korkmuyordu. Gerçekten de hazırdı. Benimle olmaya, bir ömür evet demeye hazırdı resmen. Ailemle tanışma fikri onu ürkütmüyordu. Öyle emindi ki kendinden, sanki gerçekten hadi yarın gidelim desem gelecekti benimle...
Ah, nasıl da güven veriyordu şu bakışları, nasıl da bütün kalbimle bütün varlığımla ona ait olduğumu hissettiriyordu en derinlerime kadar... Ah Emre, ben sana aşık olmayı ne zaman sabit bir noktada tutmayı başarabilecektim acaba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...