98.BÖLÜM

6.5K 570 1.1K
                                    

"Geçmişi, geçmiş..."

     Nefesimin son kalanlarınıda zar zor almaya çalışırken benden ümidi kesen ayaklarım aniden olduğum yerde durdu.

     Elimi dizlerime koyup nefesimi düzene sokmaya çalışırken, "Yoruldum!" dedim yüksek sesle.

     Benden birkaç adım önde olan yeşil gözlüm arkasını dönüp bana bakarken ona yavru köpek bakışı atıyordum.

"Millet sevgilisi ile parka gidiyor, luneparka gidiyor. Ne bileyim yemeğe gidiyor. Sen beni koşuya getiriyorsun."
  
    Söylene söylene olduğum yere çökerken yeşil gözlüm koşarak yanıma geldi.

"Çenen değil ayakların çalışsın, koş."

    Dilimi dışarı çıkarıp ölmüş gibi yaparken ayaklarımı öne uzattım.

"Ayaklarım beni daha fazla taşımıyor. Vallahi çok yoruldum."

    Elini beline koyan yeşil gözlüm benim olduğum yere diz çöküp, siyah kapşonundan çıkan saçlarını eliyle dağıttı.

"Şuraya kadar koşalım sonra banka oturur mola veririz."

    Dudaklarımı büzerek yeşil gözlerine bakarken, "Tamam, tamam." dedi. Bana sırtını dönüp gülümsedi.

"Oraya kadar sırtımda taşırım. Ama eve kadar koşarak gidersin."

   Hevesle yerimden kalkıp kafamı salladım. Kendimi yeşil gözlü prensimin sırtında bulduğumda bana abimi hatırlatmıştı.

   Canım abim, zamanında beni  çok sırtında taşımıştı. Şimdi mavi gözler yerini yeşil gözlere bırakmıştı.

"Sen niye bu kadar zayıfsın?"

"Aslında ben kiloluydum. Ama sen sabahın altısından beri beni koşturduğun için bütün kilolarım gitti."

    Gülerek bana bakan yeşil gözlümün yüzünü yakından izleme fırsatı bulurken, "Simit yer misin?" diye sordu. 

    Boş midem benden önce cevap verirken hevesle başımı salladım.

   Ayaklarım dinlenme fırsatı bulduğu için azda olsa rahatlarken yeşil  gözlü prensimin yanağına küçük bir buse kondurdum.

"Hayırdır?"

"İçimden geldi."

    Sevimli sevimli yeşil gözlere bakarken  prensim beni banka oturtup elini sırtıma koydu.

"Yavrum o kadar evden çıkarken ceket al dedim. Terlemişsin. Hasta olacaksın. Hasta olduğunda vallahi bakmam."

"Sen bana kıyamızsın ki."

"Zaafımı biliyorsun. Vur bakalım."

    Yeşil gözlüm, başındaki siyah kapşonu indirip terli saçlarını eliyle dağıttı.

   O hali o kadar tatlıydı ki ondan bakışlarımı çekmem birkaç dakikamı almıştı.

   Üstündeki siyah ceketini çıkarıp bana giydirirken ben hala aşkla onun yüzüne bakıyordum.

"İnsanın sevgilisi doktor olunca hasta olmamak elde  değil."

   Boşluğuma gelerek söylediğim cümleyi aniden gözlerimi irice açarken fark ettiğimde yeşil gözlüm alaycı bir şekilde gülüyordu.

"Sen bugün bana mı yürüyorsun?"

"Daha çok koşuyorum gibi geldi."

    Yeşil gözlüm bana giydirdiği ceketinin cebinden cüzdanını alırken  bana gülüyordu.

Düşman Mahalleler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin