50.BÖLÜM

17.7K 1K 594
                                    

"Çabalamayı bilmeyene zordur, yaşamak..."

Nehir'den

Dört duvar arasında sıkışmış bir şekilde saatleri geçirirken ayaklarımı sallamaya devam ettim.

Saatin kaç olduğunu dahi bilmiyordum ama pencereden gördüğüm kadarıyla sabah saatleri olmak üzereydi. Sabah saati olduğuna göre belkide saat beş olmuşta olabilirdi.

Uykusuz geçen saatlerimi boş boş oturarak geçirmiştim. Dört duvar arasında çeşitli kaçma planları yapmıştım ama bu odadan kaçış çok zordu. Henüz odadan çıkmadığım -daha doğrusu çıkarılmadığım- için etrafı bilmiyordum. Odanın içinde bulunan pencereyide tahtalar ile çivileyip kapatmışlardı.

Başımı öne eğip tişörtümün etekleri ile oynamaya başladım. Saatlerdir boş boş oturmak o kadar sıkıcıydı ki biraz daha boş boş dursam kafayı yiyebilirdim. Sessiz sessiz dururken kilitli olan kapı açıldı ve varlığı yeterince gereksiz olan insan adındaki Burak içeri girdi.

"Bakıyorum da hiç uyumuyorsun? Yatağın çok mu sert geldi? Üzgünüm Nehirciğim, otelimizin elinden ancak bu geliyor."

Öfke ile Burak'ın yüzüne baktım. Ne dersem diyeyim bu herif bu zekayla yaşamaya devam edecekti. Bu yüzden kendimi yormama gerek dahi yoktu.

"Tuvalete gitmem gerek."

Burak tek kaşı havada bir şekilde bana bakarken alaycı bir şekilde güldü. "Bana ne?" dedi. Çak ağzının ortasına Nehir!

"Sevgilin kardeşimi kaçırdı. Ve şuan sana çeşitli işkenceler yapma hakkım varken yapamıyorum. Lânet olası Emre Seray uzaktan bile seni nasıl koruyacağını biliyor. Sahi anlatsana biraz nasıl tanıştınız?"

İfadesiz gözlerle Burak'a bakıp, "Sana ne?" dedim. Alaycı bir şekilde güldü. "Sert kızları severim." dedi ve devam etti.

"Çok merak ediyorum. Emre gibi biri nasıl aşık oldu?"

"Adam olana her şey kolaydır, Burak. Ama sende haklısın. Adam olmadığın için bilemezsin. "

Küçük bir kahkaha attıktan sonra, "Sevgilin gibi şakacısın." dedi. Cevap vermek yerine susmayı tercih ettim.

"Senin adına üzülüyorum. Sonuçta Emre kardeşimi kaçırdı ve Efsun güzel kız. Yani seninkini tavlaması dakikalarını almaz."

Bu sefer kendimi tutamayıp güldüm. Gülüşüm şaşırmasına sebep olurken Emre Seray'ın sevgilisine yakışır bir şekilde konuştum.

"Herkesi kendinle bir mi tutuyorsun? Bak Burak, adamlık diye bir kelime var ve bu kelimeye herkes giremiyor. Ve sen bu kelimenin uzaktan yakından alakası olmayan tek tür örneğisin."

Kapıyı kapatıp yanıma gelirken yüzündeki öfke zaferi kazandığımı belli ediyordu.

"Senin kardeşin ne kadar zorlarsa zorlasın ne Emre ne de diğer erkekler dönüp senin kardeşine bakmazlar. Göz zevkinden önce yürek zevkleri farklı."

Burak, "Düşündüm de." dedi homurdanarak. "Dik başlı kızlar hoşuma gitmiyormuş." diyerek devam etti. Gözlerimi devirmeden edemedim.

"Çünkü senin gibi aptal zihniyetler kendine kadın değil köle arıyor. Mira'ya aşığım diyorsun ama onu dövüyorsun hatta tecavüz etmeye çalışıyorsun. Sevgi anlayışın çok farklı. Sevgi senin yaptığın gibi olmaz. Sevgiyi bilen bilir, bilmeyende her zaman kaybeder. Ve sen her zaman kaybedeceksin!"

Yüz hatları kasılırken cevap vermedi. Elini bana doğru uzatıp saçımdan bir tutam aldı. Elimin tersiyle eline vurup elini ittirdim.

"Bir daha sakın bunu deneme!"

Düşman Mahalleler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin