"Sevmek her yüreğe yakışmaz..."
Telaşlı bir şekilde etrafta dolanıp zaten dağınık olan odamı daha da dağıtırken durup derin bir nefes aldım.
Elimi dağınık olan saçlarıma götürüp, "Tamam." dedim. "Sakin ol, Nehir." diyerek devam ettim. Saçlarımı dağınık bir şekilde topuz yapıp kalemle tutturdum.
Dağıttığım odamı düzgün bir şekilde toplarken diğer yandan da sabahtan beri aradığım yüzüğümü arıyordum.
Odayı altına üstüne getirmiştim ama yüzüğümü hiçbir yerde bulamamıştım. Bir yandan odamı topluyordum bir yandan da yüzüğümü arıyordum.
"Salaksın Nehir! Bir yüzüğe bile sahip çıkamayacak kadar salaksın. Hadi yüzüğü unuttun. Nereye koyduğunu niye unutuyorsun? Of salak kafam."
Alt dudağımı ısırıp odanın ortasında durdum. Çalışma masamda yoktu. Dolapta yoktu. Yüzük hiçbir yerde yoktu.
"Nehir!"
Odamın kapısı annemin adımı seslenmesi üzerine açılırken endişeli bir şekilde anneme baktım.
Bana bakmak yerine odama bakan annem şaşkın şaşkın odaya göz gezdirdi.
"Sana hamileyken yanlışlıkla ekmeğe filan mı bastım? Sen niye böyle oldun Nehir? Hayır, ben titiz bir kadınım. Sen benden nasıl çıktın?"
Anneme cevap vermek yerine uslu uslu onu dinlerken Ayla Sultan yargı modunu açmış bir şekilde bana laf söylemeye devam etti.
"Hayır, abinin odası senin odandan toplu. Canım oğlum bana çekmiş de sen kime çektin kızım? Vural'da bu kadar dağınık biri değil. Sen kesin çatlak halana çektin. Oda böyleydi."
En sonunda, "Anne?" diyerek araya girerken annem, "Ne anne?" dedi. Üzgün bir ifade takınıp sevimli sevimli anneme baktım.
"Yüzüğümü gördün mü?"
"Lütfen bana yüzüğünü kaybettiğini söyleme. Yemin ederim terlik yersin."
Dudaklarımı büzerek anneme bakınca annem elini alnına koyup bütün hızıyla söylenmeye başladı.
"Millet yere düşen beş kuruşun peşine düşüyor. Benim salak kızım da yüzüğünü kaybediyor. Sen akıllanır mısın Nehir?"
"Anne! Sonra söylenirsin. Şimdi yüzüğü bulmam lazım. Yardım et."
Annem kısa bir süre düşündükten sonra, "Samanlıkta iğne arasam iğneyi daha kolay bulurum, Nehir." dedi. Hayal kırıklığı ile bakarken devam etti.
"Meydanda yemek yiyeceğiz. Deden bizi bekliyor. Gel sonra ararız."
"Olmaz. Emre'ye ne diyeceğim?"
"Salak olduğum için salaklık yapıp kaybettim dersin."
Ağlama moduna girerek olduğum yerde söylene söylene ayaklarımı yere vurdum.
"Anne!"
"Nehir! Baban aşağıda ağaç oldu. Şimdi bırak gelince sakin kafa ile ararız. Git yüzük parmağına yara bandı tak. Emre sorarsa yemek yaparken çıkardım takmayı unuttum dersin."
Hevesle kafamı sallarken annem yıllardır elinde takılı olan parmağını bana gösterdi.
"Yirmi altı yıldır bu yüzüğü takıyorum. Hala kaybetmedim. Sen nasıl kaybediyorsun kızım ya?"
"Nereye koyduğumu hatırlamıyorum. Ne zaman çıkardım onuda hatırlamıyorum. Sınav haftasından çıktım. Beynim yanıyordu."
"Çene çalmayı bırak. Biz önden gidiyoruz sen arkamızdan gelirsin. Canım kocam aşağıda çiçek açacak ayol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Mahalleler
ChickLitİki düşman mahalle. Lodos ve Samyeli. İki düşman mahallenin iki ayrı reisi. İnsanlara göre sıradan bir şey gibi gelsede onlara göre reislik yürek meselesiydi. Düşman iki mahalle olsalar da hiçbiri düşman olmayı zerre istemiyordu. Fakat onl...