"Kocaman ailemizin yeni misafirleri..."
Açılan kapı araba tamiri ile meşgul olan yaşlı adamın dikkatini çekerken, arkasını dahi dönmeyen Kemal, yüksek sesle bağırdı.
"Kapalıyız efendi!"
Onun arkasında durmuş olan Emre, hafifçe tebessüm edip ellerini montunun cebine koydu.
"Oysaki sana her zaman kapım açık demiştin."
Kemal şaşkın şaşkın arkasını dönerken Emre ile göz göze geldi ve yüzündeki soğuk ifade yerini içten bir gülümsemeye bıraktı.
"Oğlum gelmiş..."
"Hakan Abi babamın doktora gideceği yok diyince bende ayağına geldim, Kemal Babam."
Kemal kirli üstüne bakıp eliyle bir dakika işareti yaptı. "Şunları çıkarayım sonra sana bol bol sarılırım." dedi. Onu duymamış gibi yapan Emre gülerek ona doğru gitti ve Kemal'e sıkıca sarıldı.
"Evlâdım üstün başın batacak. Kirleneceksin."
"Alın teri kir değil Kemal Efendi. Senden gelecek tek şey en büyük sevgi..."
Kemal gülerek Emre'ye sarılırken bir yandan da onun üstünü kirletmemeye çalışıyordu.
Ama o kadar özlemişti ki oğlunu sıkıca sarılmaktan kendini alıkoyamıyordu.
"Ne zaman geldin? Dur dur. Otur dinlen. Bende bize kahve yapayım."
"Kırk yıl hatırı olanından mı?"
Gülerek Emre'ye bakan Kemal başını sallayıp arka odaya gitti. Odadan bağırarak Emre'ye sorular soruyor diğer yandan da onu gördüğü için mutlulukla dans ediyordu.
Özlemişti Emre'yi. Pek fazla özlemini dile vurmazdı ama Emre'nin onda yeri başkaydı. Oğluydu o. İnsan oğlunu hiç özlemez miydi?
Elinde iki fincan kahve ile gelen Kemal Emre'nin hazırladığı küçük masaya tepsiyi koyup tabureye oturdu.
"Anlat bakalım Kemal Usta. Nasılsın?"
"Ben değil sen anlat hergele. Benim hayatımda bir şey değişti. Senin hayatında çok şey değişti."
Tereddüt ederek Emre'ye bakan Kemal, "Emre?" dedi. "İyi misin?" diyerek devam etti. Emre gülerek ona baktı.
"Bu soruya bu kadar içten bir cevap vereceğimi düşünmezdim ama çok iyiyim, Kemal Baba."
Kemal tebessüm ederek Emre'ye uzun uzun baktı. Onu mutlu görmek Kemal'ı daha da mutlu ediyordu.
Uzun uzun sohbetler ettiler. Akla gelecek her konu hakkında konuşup birlikte güldüler.
Kahveleri bitti ama kırk yıllık sohbetleri hiç etmedi.
Kısa süren bir sessizlik sonrası Emre, cebinde olan kırmızı kutuyu çıkarıp masaya koydu.
Kemal şaşkın şaşkın ona bakarken Emre açması için başıyla işaret verdi. Kutuyu açan Kemal, hayran dolu bir şekilde Emre'ye döndü.
"Zaman denen şey ne çabuk geçiyor Emre. Daha dün burada oturup utanarak bana birini seviyorum demiştin. Şimdi önüme yüzük koyuyorsun. Zaman seni çok değiştirdi be evlât. Ama bu değişim seni sen yaptı."
Başını öne eğerek Kemal'i dinleyen Emre hafifçe tebessüm ederken başını kaldırıp Kemal'le göz göze geldi.
"Senin sayende biliyorsun, değil mi? Ben savaşmaya cesaret edememiştim. Ama sen beni ikna etmiştin. Sonrada karşında gördüğün kişi aşk adamı oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Mahalleler
ChickLitİki düşman mahalle. Lodos ve Samyeli. İki düşman mahallenin iki ayrı reisi. İnsanlara göre sıradan bir şey gibi gelsede onlara göre reislik yürek meselesiydi. Düşman iki mahalle olsalar da hiçbiri düşman olmayı zerre istemiyordu. Fakat onl...