33.BÖLÜM

20.2K 1.2K 968
                                    

"Acım, acın..."

Genç adam, öfke hakim olan vücudunu soğuk nezarethane duvarlarına vurarak gösteriyordu. Yüksek sesle sayısızca küfür söylüyordu. Bu tavrı onu uzaktan izleyen biri için sinir krizi aşamasıydı. Ama Emre henüz sinir krizi aşamasına gelmemişti.

Parmaklıklar ardında onu izleyen Buğra, sesini çıkarmadan sadece Emre'yi izledi. Yaklaşık beş dakika sonra Buğra, sessizlikten rahatsız olup olduğu yerden kendini belli etti.

"Kır kır! Şu parmaklıkları da kır."

Emre, onu izleyen Buğra'nın farkındaydı ama arkasını dönme gereksimi duymadan duvara vurmaya devam etti.

"Rahatsız etmemeniz için kapıya illa arızalı yazmam mı gerekiyor?"

Buğra, yüzündeki alaycı bir gülümseme ile arkadaşına baktı. Arkasındaki duvara sırtını yaslayıp ellerini göğsünde birleştirdi.

"Murat'ın paçasını kıvıralım mı?"

Buğra'nın yüzü ifadesizdi. Aynı ifadesizliği ses tonuna da yansıtmıştı. Emre Buğra'ya öfke ile döndü. "Aranızdan biri! O adamın yanına gidip şikayetini çekmek için en ufak kelime söylerse yemin ederim sizin ağzınıza sıçarım!" dedi.Buğra, Eyvallah dercesine başını salladı.

"Mal mısın oğlum sen? Şerefsizin biri yüzünden üç sene hapis yatacaksın, farkında mısın?"

"Bak ne diyorum Buğra. Ben gidip bu Murat'ı öldüreyim sonra da paşalar gibi yatayım. Olmaz mı? Hayırlı bir iş yapmış olurum."

"Bunu yapınca rahatlayacak mısın, kardeşim?" dedi Buğra gülerek. "O zaman durma yap! Ama bir katil olacağını unutma!" diyerek ekledi.

Emre, sessizce banka oturup ellerini başına koydu. Uzun süre yeri izledi. Buğra, "Ben de öyle düşünmüştüm." dedi hafifçe tebessüm ederken.

Emre yeşil gözlerini kapatıp azda olsa öfkesini dizginlemeye çalıştı. Pek bir başarılı olamamıştı ama en azından eskisine kıyasla rahatlamıştı.

"Emre sorun ne?"

Emre, yeşil gözlerini açmasıyla ayağa kalkması bir oldu. Hızlıca demir parmaklıklara doğru gitti ve ellerini demire yerleştirdi.

"Acilen Deniz'i buraya çağırman gerek! Hemen!"

"Hangi Deniz'i?"

Buğra'nın sorduğu soru ile Emre sıktığı demiri biraz daha sıktı. "Siktir, bizim Deniz'i diyorsun?" diyen Buğra Emre'in sıktığı demire bakıyordu.

"Tamam kardeşim anladım. Bizim Deniz'i diyorsun da sen onu ne yapacaksın?"

Emre, avuç içlerine yerleşen acıya fark ettiğinde elini parmaklıklardan çekti. Emre'in hiç aşina olmadığı bir korku bütün vücudunu sarmıştı. Başını öne eğdi.

"Sadece çağır, Buğra. Sonrası ben de kalsın!"

Buğra başını sallayıp, "Ben bir halt anlamadım." dedi. Bunun üzerine Emre ona bakıp, "Anlama zaten." dedi.

"Matematik sorusu gibisin anasını satayim! Bakıyorum ama bir bok yapamıyorum!"

"Beni bokla niye aynı yere koyuyorsun lan?"

"Allah aşkına şimdi ona mı takıldın?"

Emre başını sallayıp siyah parmaklıkların üzerinde parmaklarını gezdirdi. "Bir an önce Deniz'i çağırsan iyi edersin. Yarın şu Murat dosyası için mahkeme olacak. Sonra da hapishaneye sürgün edileceğim." dedi net bir şekilde. Buğra, Emre'in üç yılını bu kadar hiçe saymış olmasını anlamıyordu.

Düşman Mahalleler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin