"Kendi adaletimiz altında..."
Bir insanın duygularını en iyi anlatan şey müzikti sanırım. Kimseye derdini anlatmaya da gerek yoktu. Takıyorsun kulaklığı, açıyorsun son ses müzik... İşte o zaman dünya birkaç dakikalığına sessize alınıyor. Ve az da olsa huzura eriyorsun.
Ne kadar süredir parkta oturuyordum bilmiyorum ama bu bana iyi gelmişti. Müzik listem bilmem kaçıncı şarkıya devam ederken, gözlerimi boş parkta gezdirdim.
Yeşil gözlüyü, son konuştuğumuz zamandan beri görmemiştim. Tam tamına iki koca gün geçmişti Bugün de belki buraya gelir umudu ile buraya gelmiştim ama parkta kimse yoktu. Acaba şuan ne yapıyordur diyerek onu tekrar düşünmeye başladım. Aslında bundan nefret ediyordum.
Onu düşünmek istemiyordum ama onu hem düşünüyor hem de özlüyordum.
Bu olmamalıydı işte. Her zaman gururumu ön plana koyan ben konu ona gelince en sonda yer alıyordu. Ona gitmek ve sadece gözlerini izlemek istiyordum. Ama en azından şu ana kadar kendimi tutmuştum.
Acaba şuan ne yapıyordu? Oda beni düşünüyor muydu? Oda benim yanıma gelmek istiyor muydu? Umurunda bile olduğumu sanmıyorum ama neyse.
Başka şeyler düşün, Nehir. Mesela sabah abimle yaptığımız sosis kavgasını düşünebilirdim. Ya da Barış Abi'nin, Gökhan Abi'ye yaptığı şakayı düşünebilirdim. Her şeyi düşünebilirim ama onu düşünmemeliydim.
Oflayarak ayağa kalkıp, bir sağa bir sola gitmeye başladım. Ormanları mı düşünsem? Olmaz!
Gözlerimi boş boş etrafta gezdirirken, fark ettiğim bir şey oldu. Gözlerimi dikkatimi çeken kişiye çevirdiğimde başta kim olduğunu çıkaramadım ama sonra hem yanındaki kişiyi hem de kendisini tanıdım.
Mira ve Burak...
Davranışlarından anladığım kadarıyla kavga ediyorlardı. Kavga ettikleri belli oluyordu çünkü nişanlısı öfke ile Mira'ya bir şeyler diyordu. Başta gitmemeyi düşündüm fakat daha sonra merakıma yenik düşüp onların olduğu tarafa gittim. Kulaklığımı cebime tıkıştırırken, ağacın arkasına geçip onları izledim.
Burak sinirli bir şekilde hem Mira'ya
bağırıyor hem de kızı itip duruyordu. Ve Mira buna rağmen tek kelime etmiyordu. Bu hiç adil değildi. Mira'nın en azından bu herifin onu itmesine tepki göstermesi gerekiyordu.Burak ona tam ne dedi bilmiyorum ama bunun üzerine Mira gözlerini irice açıp Burak'ın yakasını tuttu. Burak ona alayla gülerken Mira'yı kolundan tutup kendisine çekti. O an Burak, Mira'ya ne söyledi bilmiyorum ama bunun üzerine Mira onu itip yüzüne okkalı bir tokat attı. Gülümsedim.
Helal be kızım! Bir tane de benim için vur!
Gülüşüm yüzümde solarken Burak, Mira'yı saçından tutup çekiştirmeye başladı. Birden şaskın gözlerle öylece kaldım. Her ne olursa olsun bir erkeğin bir kıza böyle bir davranış sergilemeye hakkı yoktu. Her ne kadar Mira'ya düşman olsamda onun böylece şiddete maruz kalmasına göz yumamazdım.
Hızlıca yere bakıp gözüme kestirdiğim ilk taşı elime alıp onlara doğru yürüdüm. Elimdeki taşı hiç düşünmeden Burak'ın kafasına geçirdim. Acıyla bağırdığında Mira'yı bıraktı. Mavi gözlerini umutla bana çeviren Mira şaşkın şaşkın bana baktı. Selam ben Nehir. Aynen seninle kavga etmiştik. Ve evet buna rağmen seni korudum. Lütfen bana öyle bakmayı keser misin Mira?
Acısı azda olsa geçen Burak öfke ile başını kaldırıp bana baktı. "Canına mı susadın kızım sen?" diyerek bağırdı. Ne kızı be?
Kafasına aldığı darbe ile şoke olan Burak'a ikinci darbeyi vurmamak için zor durdum. Şiddete şiddetle cevap verme, Nehir.Elimdeki taşı kenara atıp alaycı bir tavırla güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Mahalleler
ChickLitİki düşman mahalle. Lodos ve Samyeli. İki düşman mahallenin iki ayrı reisi. İnsanlara göre sıradan bir şey gibi gelsede onlara göre reislik yürek meselesiydi. Düşman iki mahalle olsalar da hiçbiri düşman olmayı zerre istemiyordu. Fakat onl...