"Zaten düşmandık, şimdi daha da düşman olduk..."
Gökyüzünün o şahane görüntüsüne bakarken diğer yandanda aptal aptal gülüyordum.
Sonunda bu sessizliğin bize fazla olduğunu anlayıp yanımda duran yeşil gözlü oğlana baktım.
"Yıldızlar neden gidiyor?"
Kafasını bana çevirip güldü. Ne güzel gülüyordu öyle?
"Yıldızlar gitmiyor ki, gitmesi için uzaydan ayrılması gerek. Ama uzay onların gidemez."
Yani, yızlar gitmez çünkü gidecek yerleri yok. Oysaki abim bana yıldızların gittiğini sandığını söylemişti. İki cümle de aynıydı fakat arada kocaman anlam farklılığı vardı.
"Bulutlar ne işe yarıyor?"
Biraz düşündü ve sonra gökyüzüne baktı.
"Bulutlar, gökküyüzünün umutları. Gökyüzü umut ediyor ve bulutlar doğuyor."
"O zaman ay ne işe yarıyor?"
"Ay, gecenin ışığı. Karanlık geceye umut oda."
Güldüm. Ne hoş tanımlar yapıyordu. Yazmaya kalsa bir yazar böyle bir şey ortaya çıkarır mıydı?
"Mesela..."
Yeşil gözlüye baktım. O da bana baktı. En çok bu anı seviyordum. Susuyorduk, gözlerimiz konuşuyordu.
"Mesela sen burada Ay oluyorsun."
"Neden?"
"Karanlık geceme umut oluyorsun."
Sustum. Oysaki söylemem gereken o kadar çok şey vardı ki, sorular sormak, cümlede ki o duyguyu öğrenmek istiyordum. Ama biliyordum ki yine cevap vermeyecekti.
Duygular, insanın ana parçası gibiydi.
Hey dünya söylesene bana, umut ettiğimiz yerden niye yakıyorsun canımızı? Oysaki ne güzel umut etmiştim, ne hakkın vardı bozmaya.
Gözlerimi kapatıp esintili rüzgara bıraktım kendimi. Eskiden kafamdaki düşüncelerden kurtulmak için kendimi rüzgara bırakırdım ama şuan için bu gerçek değildi. Çünkü kafamı yiyip bitiren o lanet soru dönüp dolaşıp yine beni buluyordu.
Kimi seviyordu?
Derin bir nefes alıp yeşil gözlü oğlana baktım. Ona baktığımı fark edince oda bana baktı. Utana sıkıla gülümseyip direk olarak konuya dalış yaptım.
"Kimden hoşlanıyorsun?"
Güldü. Gülünecek şey miydi bu? Soru sormuştum yani. Cevap vermedi. Önüme dönüp yıldızlara bakmaya devam ettim. Arada beni çok deli ediyordu bu çocuk.
"Çok güzel." dedi aniden. Geri yeşil gözlüye bakıp kaşlarımı çattım. "Ne?" dedim anlamamış gibi yaparken.
"Hoşlandığım kız çok güzel. "
"O seni seviyor mu?"
Yutkunarak söylediğim cümlenin cevabını beklerken birazcık kalbim ağrıdı gibi hissettim. Merak etme ben iyiyim.
"Bilmem. Bazen öyle bakıyor ki tamam diyorum kalbini almayı başardım. Ama bazen de tam tersini yapıyor. O gülünce gülen yüzüm o öyle yapınca gülmeyi unutuyor."
Gülmeyi denedim. O an benim için gülmek o kadar zor geldi ki, anlatamam.
"Ama o, onu sevdiğimi dahi bilmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Mahalleler
Chick-Litİki düşman mahalle. Lodos ve Samyeli. İki düşman mahallenin iki ayrı reisi. İnsanlara göre sıradan bir şey gibi gelsede onlara göre reislik yürek meselesiydi. Düşman iki mahalle olsalar da hiçbiri düşman olmayı zerre istemiyordu. Fakat onl...