"İncinmediğin yerden incitirler seni, canını daha da yakabilmek için..."
Hastane kokusu insanların burnuna dolarken genç adam dalgın dalgın önündeki dosyayı dolduruyordu.
"Emre Bey ?"
Dikkatini tamamen önündeki dosyaya veren Emre, ona seslenen kişiyi o an duymadı bile. Hemşire ikinci kere ona seslenirken eliyle Emre'nin koluna dokundu. Aniden kendine gelen Emre şaşkın şaşkın bakışları ile hemşireye baktı.
"Ümit Bey, 456'daki hastanın dosyasını istiyor. Eğer işiniz bitti ise alabilir miyim?"
Emre başını sallayıp önündeki dosyayı hemşireye uzattı. Hemşire gülerek dosyayı alıp giderken Emre tersi yöne gidip derin bir nefes aldı. Zihninin içinde bir sürü ses vardı ve bu sesler bir türlü susmak bilmiyordu.
Kahve makinesinin önüne gelirken makinaya bozuk para atıp kahvesini almak için bir süre bekledi. Kahvesini alıp asansöre yöneldi. Bulunduğu katta olan asansöre binip çatıya çıktı.
Doktor olarak görev yaptığından beri ne zaman canı sıkılsa hep çatıya çıkar orada otururdu. Çatıya gelen Emre açık havayı görünce derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı. Her zamanki yerine geçip başını aşağıya eğdi. İnsanların hepsi o an onun gözünde karıncadan farksızdı.
Elini beyaz önlüğünün cebine koyup telefonu çıkardı ve uzun süredir kapalı olan telefonu açtı. Arama kayıtlarını görmezden gelirken teker teker mesajları okudu.
Mira: Seninle konuşmam gerek. Neredesin? Burak'ın Buğra'ya yaptıklarını duydum. Lütfen bana geri dönüş yap.
Emre mesaja geri dönüş yapmadan diğer mesaja geçti. Birkaç gereksiz mesajı es geçip Emir'in mesajını açtı.
Emir: Telefonun niye kapalı? Emre müsait olunca beni arar mısın? Benim şuan sana çok ihtiyacım var. Lütfen. Buğra sürekli seni soruyor. Çocuğu ziyaret bile etmeden siktir olup gitmişsin. Seni bekliyor, haberin olsun. Belki gelirsin diye söylüyorum. Buğra hastaneden çıktı, evde. Sağlığı da gayet iyi.
Emre yine ve yine geri dönüş yapmadan başka mesajlara geçti. Mesajların arasında Buğra'ın adını görünce direk hiç düşünmeden mesaja girdi.
Buğra: Beni ziyaret etmeme sebebini gayet iyi biliyorum. Ama ben seni suçlamıyorum. Çünkü bu üçümüzün meselesi. Dert etme kardeşim. Ben gayet iyiyim. Ve ayağa kalkar kalkmaz o şerefsize hak ettiğini beraber vereceğiz.
Emre, başını telefondan kaldırıp etrafa baktı. Kahvesinden bir yudum alıp esnedi. Uykusuzdu, yorgundu. Kahvesini içmeye devam ederken telefonundan mesaj geldiğine dair ses duyuldu. Gelen mesajı açarken mesajın sahibinin adını okuması ile kaşlarını çattı.
Şerefsiz: Hediyem hakkında dilek ve şikayetlerini bana söylemediğin için sana çok kızdım, Emre. Ama neyse artık dilek ve şikayetlerini diğer hediyeme saklarsın. Diğer hediyen yolda. Ha, unutmadan söylüyorum. Evimin önünde iki tane kamera var. Polis Amcalar selam söylüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Mahalleler
ChickLitİki düşman mahalle. Lodos ve Samyeli. İki düşman mahallenin iki ayrı reisi. İnsanlara göre sıradan bir şey gibi gelsede onlara göre reislik yürek meselesiydi. Düşman iki mahalle olsalar da hiçbiri düşman olmayı zerre istemiyordu. Fakat onl...