Vakit gece yarısını çoktan geçmişti ama ben hala gözlerimi bile kırpmadan dışardan yansıyan ağacın tavada oluşturduğu şekilleri izliyordum. Çok uyuyan birisi değildim. Ailem öldükten sonra uyku ile aram hiç iyi olmamıştı zaten. Geceler kabusların, gündüzler acılarındı. İkisi birbiri ile yarış halinde tonlarca ağırlıkta gelip üzerime çöküyordu. Ailemin öldürüldüğünü öğrenene kadar uykusuz gecelerim çok olmuştu. Öğrendikten sonra ise kabuslar. Şimdi ise ihanet ile bir çok soru beni boğuyordu.
Amcamın ihanetinin cevabını bulamamışken, şimdi de Yağız'ın ne yapmaya çalıştığı düşüncesi kafamı karıştırıyordu. Hayal ya da gerçek olması değildi kafamı karıştıran tabi oda vardı ama benim asıl kafamı karıştıran benim eve geldiğim saatte eve gelmiş olmasıydı. Aklım da karmakarışık olan sorular yığınını sıraya dizerek bir bir sormaya başladım;Kemal Arıkan kimi arıyordu?
Eğer aradığı bensem neden hala bulamadı?
Benim yurtdışında özel klinikte psikolojik tedavi aldığım kim tarafından uyduruldu. Tabi o kız eğer ben isem?
Amcamı bir haftadır görmüyordum, bir haftadır neden ortalar da yoktu?
Yağız hala niye gitmemişti?Tabi bunlar benim basitleştirerek sorduğum sorularımdı. Yoksa kafamda ki sorular bu kadar az ve net değildi. Eğer eksik parçaları bulup yerleştirmezsem hiçbir sorunun cevabını da bulamayacaktım.
Neye bulaştığım hakkın da en ufak bir fikrim bile yoktu ama ne olursa olsun çözecektim. Sıkıntıyla nefes verirken, yan tarafıma dönerek ayaklarımı karnıma çekip cenin pozisyonu aldım. Gözlerimi kapatacağım sırada odam da varlığı ile fazlalık olan, komodinin üzerinde ki şiir kitabına takıldı gözlerim.
" Sende kalsın. İçinde seni anlatan cümle bulacağına eminim."
Kitabı elimden almadığında söylediği cümleyi Yağız'ın söylediği gibi taklit etmiştim. İçin de beni anlatan cümle bulacağıma eminmişim. Sen kimsinde beni tanıyormuş gibi beni anlatan kelimeler cümleler düşünüyorsun. Sanki beni tanıyorsun da benim hakkımda bu kadar emin konuşuyorsun.
Söylediğim cümle ile düşüncelerime bomba atıldı sanki. Kalbim heyecanla atarken bedenimi korku kapladı. Ve en önemli soru kafamdaki bütün soruların üstünü çizerek baş köşeye oturdu.
Yağız benim kim olduğumu biliyor muydu?
Kafamdaki soru tek ve netti ama zihnimi darmadağın etmeye yetti. Yağız'ın anlam veremediğim hareketlerini düşünürken ikilem de kaldım. Beni tanıyorsa eğer neden bana engel olmuyordu?Tanımıyorsa eğer kafa karıştırıcı hareketlerinden ne anlam çıkarmam gerekiyordu?
Hiçbir soruya doğru düzgün cevabım yoktu, hepsi eksikti. Bunun yanında bir gram bile uykum yoktu. İçim de engel olamadığım dürtüyle komodinin üzerinde bana bakan kitaba uzanarak elime aldım. Sırtımı yatağımın baş kısmına yasladım. Dizlerimi karnıma çekerek oturdum.
Kitabın sayfalarını çevirirken ne bulacağımı bilmiyordum ama garip hissediyordum. Merakıma yenik düşerek rast gele bir sayfa açtım.
Tüm yaşadığım acıya rağmen,
Hala hayattaysan,
Ve hala hissediyorsan,
Umut senin için var demektir.Başka bir sayfa ve başka bir şiir.
Acı!...
En dayanılmaz zamanların da bile,
Bir gün biteceğini bilerek devam etmektir hayata,
Ya sonra.
Geçmez ama alışırsın acıya,
Yaşamaya devam eder umutla beklersin.Şiir miydi şimdi bu. 3 - 5 cümleyi bir sayfaya fırlatılmış anlamsız kalabalıklar, karalamalar yığını kim bu kitaba şiir kitabı demişti ki... Bir de her satırında umut kelimesi. Umut... Bana göre acizlikti. Hayatta hiç kimsesi kalmamış biri için küfürdü. Geleceği olmayan biri için saçmalık. Umut asla beni anlatıyor olamazdı. İçinde beni anlatan tek kelime olabilirdi o da acı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
General Fiction"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla göreb...