Gözlerimin kapattım. Beni tanımayan birinin yanında rahat olabileceğimi düşünerek kapattım hem de. Uyuyabilirdim. Uyumak zorundaydım. Kendime bir şeylerin kanıtlama ihtiyacıydı bu. Bu yola devam edeceksem kimseye bağımlı olmadığımın kanıtlama ihtiyacıydı. Beş dakika olsa bile. Hatta saniye sürse bile...Aklımda ki tek düşünce;
Yağız olmadan uyuyabilirdim...
Zihnim türlü düşüncelere ev sahipliği yaparken,içimde ki zamanı durdurmuştum. Bu yüzden ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum. Sadece nefesimi sayıyor, kalp atışlarımı dinliyordum. Kalbim atmaktan yorulmuş gibiydi,tıpkı ciğerlerimin nefessizlikten değilde nefes almaktan yorulması gibi. Yine de direndim. Bedenimin bu dinginliğe ihtiyacı vardı. Ruhumun bu sakinliğe ihtiyacı vardı. Bulunduğum yer bir okuldu ve güvenliydi. Beni tanımayan sadece yardımcı olmak isteyen bir adamın,bir öğretmenin yanındaydım. Bu yüzden düşüncelerim sakinleşti. Kalp atışlarım normal atmaya başladı. Nefesim düzene girdi. Tek rahatsızlık duyduğum sırtıma diken gibi batan koltuk ve pencereden içeri yansıyan ve gözümü yakan güneş ışığıydı. Giderek kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Kapının sertçe açılmasıyla kapattığım gözlerimi hızla açıldı. Duvara çarpan kapı tekrar kapanacak iken bir el durdurdu. İçeri atılan adımdan önce yüreğime korku doldu. Heybete, aşağıdan yukarı doğru bakarken yüzüne geldiğim an şok oldum.
" Yağız." Derken şaşkınlıktan sesim titremişti. Yağız'ın burada ne işi vardı ki. Alayla gülümsedi. Sitem kokuyordu, bakışları ise tehdit. Kalkmak için yerimden doğrulduğum an dur der gibi elini kaldırınca olduğum yerde kaldım. Yağız'ın yüzündeki alaylı gülümsemesi solmaya başladı. Tarif edemediğim bir ifade oluştu.
" Kimsin sen?" Varlığını unuttuğum Burak öğretmen sandalyesinden kalktı."İzinsiz bu odaya nasıl girdin?..."
" Arya..." Derken ses tonu korkunçtu. Burak öğretmen odada yoktu sanki. Bir kaç saniye etrafı izledikten sonra tekrar bana baktı." Ne yapıyorsun burada?"
" Onu bu hale getiren sendin demek?" diyen yanlış zaman da araya girmişti.
" Ben mi?" Yağız'ın sorusu o kadar korkutucuydu ki Burak öğretmenin sesini bile duymuyordum. Yağız'ın da umursadığı da yoktu zaten. Bana doğru bir adım attı. Korku üzerime yürüyormuş gibi hissettim. Kalp atışlarım giderek hızlanıyordu.
" Bu oda da." Bir adım daha attı. " Bu adamın yanında..." Bir adım daha attı. Bana kızmış olabilirdi ama bu başka bir şeydi. Ona ihanet ettiğim düşüncesi değil de sanki yıllardır gizlediği öfkesini artık gizlemek istemiyor gibiydi." Bu koltukta..." Bir adım daha attığında aramızda ki mesafe kapanmıştı. Gözlerinde ki ateş ruhumu yakmaya başladı. "Ben olmadan..." Korkum o kadar büyüdü ki Yağız'dan kaçmam gerektiğini söylüyordu. Geriye doğru adım atacağım sırada ayağım kanepeye çarptı. Dengesiz olan benliğim bedenimle bütünleşti. Yağız'ın belimden tutmasıyla düşmekten son an da kurtuldum. Ama belimden tutan el hiç güven vermiyordu. Kollarından kurtulmak isterken daha sıkı tutmasıyla bedenlerimiz birbirine yapıştı. Başım gerideydi ama nefes alış verişlerim Yağız'ın göğüsünde hissediliyordu. Sırtımda ki el giderek sertleşirken canım yanmaya başladı.
" Yağız." korkuyla. Bu bana yapacaklarının korkusu değildi. Başkaydı. Bel kemiğimi acıtan başka bir şey daha vardı ve tahmin ettiğim şey zihnime bomba gibi düştü. Korkuyla gözlerine baktım. Başka birinin gözlerine bakıyordum sanki. Karşımda aşık olduğum adam yoktu. Soyadı Arıkan olan biri vardı sanki. Ve ben birazdan bel kemiğim de hissettiğim silahla öldürülecektim.
" Benden korkuyorsun..." Bakışlarımı kaçırdım. Korkuyordum hem de deli gibi korkuyordum. " Neden?"Diye sordu. Kalbim tüm kelimelerimi sakladı. Verecek cevabım yoktu. Yağız konuşmadığım için daha çok sinirlense de alayla gülümsedi. Yüzünde ki çizgiler de ölüm fermanımı okudum. Deli gibi korksam da korkak gibi ölmeye niyetim yoktu. Gözlerimi kapattım. Tüm korkumu göz kapaklarımın ardına sakladığımı düşünerek yavaşça açtım. Geride kalmış korkumu ise yutkundum. Elimi aramıza kalkan yaparak Yağız'dan ayrılmaya çalıştım. İlk başta bırakmak istemese de sonra bıraktı. Ama geri çekilmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
Ficção Geral"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla göreb...