37. BÖLÜM- GÜZEL BİR GÜN

7.4K 463 464
                                    

Ama en güzel çıkmazımdı. Cehennemi arasın da cenneti yaşatıyordu.

Arıkan soyadı cehennemken, Yağız ismi cennetimdi.

Yağız Arıkan olarak cennet cehennem arasında ki araftı. Sağa dönsem aşk sola dönsem ateşti. İkisi yaşamaktan da korkuyordum. Ne aşka esir olmak istiyor ne de ateşte yanmayı göze alabiliyordum. Aşk ve düşman arasın da ince çizgide yürüyordum. Yağız böyle davrandıkça nasıl yapacağımı karıştırsam da ince çizgide devam edecektim.

Gözlerimi açmadan bekledim. Yaşadıklarımın rüya olmasından, benim kurguladığım hayal olmasından korkuyordum. Ama kalbim sahibini görmek için bakmaya zorluyordu.

Gözlerimi yavaşça açıldı.

Rüya değildi. Bana bakan adam hayallere sığamayacak kadar güzeldi. Tüm yüz kaslarım hareketlenmek için can atsa da engel oldum. İntikamı bu kadar çabuk unutamazdım. Unutursam sonum olurdu. Yüzümde ki gülümsemeye engel olup ifadesiz kalsam da kalbimde oluşan gülümseme için elimden bir şey gelmiyordu.

Yüzdeki gülümseme önemli değildir. Önemli olan gülümsemenin kalpten gelip, gözlere yerleşmesidir. Baktığında bunu hissedersin.

Babamın annem için söylediği harika sözler düşüncelerim arasında hatıralara sarılarak ortaya çıkmıştı. Yağız güvendi... Huzurdu... Güzeldi... Acıydı... Öfkeydi... İntikamdı... Hepsi bir çift gözde kızıllığa bürünmüş alevdi. Gözümü kırpmadığım her an alevde kayboluyordum. Ben gözlerine bakıyordum. O sanki kalbime bakıyordu. Sankisi yoktu. Kalbimden geçenleri okumuyordu.

Gördüğüne mutlu olmuş gibi yutkundu. Muhteşem hissettiren gülümsemesine kenarda ki kıvrımlar eşlik ediyordu.

Hissettiğim duyguların ağırlığı altında ezilirken nefes almak için yutkundum. Heyecanımın önüne intikamım engel olmaya çalışıyordu.

Daha fazla saçmalamadan bakışlarımı kaçırdım. Bu kadar yakınlık fazlaydı ve çok uzamıştı. Hissetmediğim kolumu tutarak oturduğum yerden indim. Arkama bakmaya korkarak lavabodan çıktım. Yağız peşinden gelip bana yetişti. Birbirimize dokunmadan yan yana yürüyorduk. Yaşadığım heyecandan dolayı adımlarım öylesineydi. Hiç konuşmadan dışarı çıktık.

Cem Yağız'ın arabasının yanında bekliyordu. Duygu karmaşası içinde sürüklenen ben buraya kadar düşmeden geldiğime hayret ediyordum. Arabanın yanında durduğumuzda Cem üzerimde olan rahatsız edici bakışlarını Yağız'a çevirdi.

"Şimdi ki planın ne? Nereye gidiyoruz?"

Cem'in sorusuyla arabaya baktım. Yağız'ın arabası iki kişilikti. Ve ben fazlalık gibi duruyordum. Başımı kaldırınca Yağız'la göz göze geldik. Sözleriyle ruhumu bile sarhoş eden adam bakışlarıyla buna devam ediyordu. Ya da kaybolduğum gözlere kendi kendime anlam yüklüyordum. Gitmem için de öyle bakıyor olabilirdi.

Yağız ve Cem'in planlarının ne olduğunu, nereye gideceklerini merak etsem de midemde ki bulantı, ışıktan yanan gözlerim, uykusuzluktan titreyen bedenim, Yağız tarafından heyecan patlaması yaşayan kalbim artık durmamı söylüyordu. Gerçi kalbim bu durumdan oldukça memnun gözüküyordu. Ama eğer biraz daha bu şekilde devam edersem muhtemelen bir yerlerde bayılıp kalacaktım.

Önümüzde duran siyah uzun araba ile düşüncelerimden sıyrıldım. Arabadan inerek bize doğru gelen takım elbiseli adam Yağız'ın yardımcısı Volkan dı. Belli ki beni eve götürülmesi için çağrılmıştı. Yağız'ın söylemesini beklemeden arabaya doğru yürümeye başladım. Daha ilk adımım da belimden tutulup çekilince düşüncelerim ortaya saçılmış gibi şaşkınlık yaşıyordum. Bedenimin yarısı Yağız'a yapışırken şaşkınlıkla baktım.

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin