66.BÖLÜM-YAĞMUR

3.4K 261 109
                                    

Başından beri kendinden emin duruş sergileyen, benim söyleyeceğim cümleleri söyleyen adam, koruyucumun yolladığı kişi değilde koruyucum olabilir miydi? Olabilir değil kesinlikle oydu. Deli gibi atan kalbim bulduğu cevapla daha da hızlandı. Cevap, belki özelliği taşıyordu ama böyle davranması aklıma başka bir seçenek getirmiyordu.

" Şartlar uygunsa neden olmasın..."

Vedat anlaşmayı kabul etmişti. Sevinmem mi gerekiyordu, şok olmam mı gerekiyordu yoksa acı mı duymalıydım bilmiyordum.

" Öyle ise buyurun hediyeniz... Ve tapusu..."

Şaşkınlığım zirvelere çıkarken hızla ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum ama Vedat'a tapu falan vermeyecektim. Yıllardan beri beni koruyor olsada bunu yapmaya hakkı yoktu. Bu benim intikamımdı ve ben bir şey alırken asla bir şey vermek istemiyordum. Ben bu oyuna sadece almak için girmiştim. Tıpkı onlar gibi... Kapıyı açmak içik tuttuğum kol içeriden duyduğum keyifli gülüşlere takıldı. Gülüşme demek az kalırdı nerede ise kahkaha atıyorlardı. Ve buna sebep koruyucumdu veya koruyucumun yolladığı adam... Ya da her kimse...

" O zaman hayırlı olsun diyelim..." Diyen Vedat'ın sesi çok yakından geliyordu. Ölüm gibiydi. Daha da acısı..." Diyelim..." Diye Rüzgar'ın karşılık vermesiydi. Tokuşturulan bardak sesleri kutlamaya çoktan başladıklarını gösteriyordu. İçeri girmek için hızlı hareket eden ben şuan felç olmuş gibi yerimden kıpırdayamıyordum. Ava giderken avlanmış olabilir miydim? Başımı kapıya yasladım. Gözlerimi kapattım. Yüzümden süzülen gözyaşlarım çaresizliğimdi. Yere düşen her bir gözyaşı içimde patlayan acının damlalarıydı. Yerde küçücük izler bıraktı. Ruhumda kocaman yaralar açtı. Kapıyı açamadım. Koruyucum kim öğrenemedim onlarda benim kim olduğumu öğrenemedi. Vedat benim için tehlike olmadı asıl tehlike ne yapmaya çalıştığını bilmediğim adamdı.

" Anlaşmaya göz atın. Aklınıza takılan bir şey olursa sorabilirsiniz..."

Bir kaç kağıt sesinin arasında bir dakika sonra " Kabul ediyoruz..." Karşılığı verildi.

Anlaşma kabul edildi.

İmzalar atılırken anlaşmada ne yazdığını çok merak ediyordum. Ne yazıyordu da Vedat, Hakan, Çağan bu kadar çabuk ikna olmuşlardı acaba? Hala öğrenmek için fırsatım vardı ama hala vücudum felç gibiydi. Yerimden kımıldayamıyordum. Sesim çıkmıyordu.

Kutlama dakikalar sürdü ama acısı yıllara bedeldi. Kutlama için birbirine çarpan kadeh sesleri kafamın için de yankı yapıyor ruhumu parçalıyordu. Bu gidişle Soner bile hapisten çıkardı. O zaman daha büyük kutlama yapılırdı.

Ama neden?

Tek taraflı başlayan övgü Rüzgar'ın ikna eden konuşmaları sonrası iki taraflı iltifatlara dönüştü. Birbirlerine verilen sözler oldukça gerçekçiydi. Oyun, oyun olmaktan çıkmış gerçek bir iş anlaşmasına dönmüştü. Vedalaşmalar bile tekrar görüşürüz dileklerine bağlandı.

"Tekrar görüşürüz... Ortağınızla birlikte..."

Benimle...

Kapı kapatılma sesi duyduğum an bedenim düğmesine basılmış gibi aniden çözüldü. Hızla kapıyı açtım. Korku yoktu içimde. Hiç bir duygu yoktu. İntikam alacağım kişilerin hepsini unuttum. Ne Kemal ne Yavuz ne de Vedat... Hatta Soner, Hakan ve nasıl dahil olduğunu bilmediğim Çağan... Hepsini... Tek bir şey vardı içimde. Koruyucumdan hesap sormak... Öfke ile girdiğim oda da kimse yoktu. Bu kadar çabuk gitmesi imkansızdı. Gidemezdi. Gitmesine izin veremezdim. Bu sefer olmazdı. Hızlı adımlarla yürüyüp buraya gelmek için kullandığım kapıyı açtım. Burası geldiğim yerdi. Yürürken bitmeyen uzun ve soğuk koridor... Bomboştu. Kimse yoktu. Ses bile yoktu. Tek ses tereddütle attığım adımlarımın yerde çıkardığı gıcırtı, öfkemin kalbimden göğüs kafesime vuran atımları... Bir an da kayboldular düşüncesini mantığım almıyordu. Koruyucum bana gözükmediği için ortadan kaybolmuş olabilirdi. Peki ya diğerleri... Onlar nasıl bu kadar çabuk gitmişlerdi? Koşarak çıksalar bile uzun koridor bitmezdi.

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin