Skylar Grey- Final Waning
Yağız sayesin de kabus görmemiştim. Ama yine de gece oldukça sıkıntılı geçmişti. Yavuz'dan alacağım intikamın her bir parçası gözümü kapattığım an gelip boğazıma oturmuş nefes almamı neredeyse imkansız hale getirmişti. Kabus değildi ama kavsetliydi. Ruhumu boğan gecenin ardından sabaha açmıştım gözlerimi. Sabah güzeldi. Yağız güzeldi. Kerem güzeldi. Güneş onlar gibi parlıyordu ama ben güzel değildim. Kalbim kararmışlığına esir intikama tutkuluydu. Güneş insanların gününü aydınlatıyordu benim ise kalbimi yakıyordu.
Cem akşam yemeğinden sonra gittiği için kahvaltı da sadece Yağız, Kerem ve ben vardık. Kahvaltı masasının sadeliği ortamın sakinliğine ayak uydurmuş gibiydi. Günaydın gibi bilindik sabah kelimeleri ile kahvaltıya oturduk. Sonrasın da hiç birimiz konuşmadık. Ben yapacaklarıma odaklanmıştım. Onlarsa ortamın sessizliğine... Demlediğim çayın kokusu burnuma dolsa da aklım Yavuz için hazırladığım intikamın devam edeceği mekandaydı. Yavuz'un evinin 100 metre ilerisinde ki boş villa. Kendi evi diye yanlışlıkla girdiği villa da geçireceği iki gün. Bu kısım için Koray'dan yardım istemiştim. Mekanın özel olması gerekiyordu. Tıpkı psikiyatri hastalarının odaları gibi. Benim kaldığımı düşündüğü yer gibi. Beyaz bir oda. Beyaz çarşaflı yatak. Ve beyaz duygular. Kısaca içeriye girerken karanlık duyguları almayacak bir beyazlık. Alsa bile her karanlık duyguda beyaz üzerine kara lekeler bırakacağı için rahatsızlık verecek beyazlık. Gördüğü lekelerden rahatsızlık duyacak. Vicdanı boğazına sarılacak. Karmakarışık olan zihin daha da karışacak. Çelişkiler ruhunu boğacak. Ve pişmanlık başlayacak. İnkar ettiği pişmanlığın gerçek olduğunu anlayacak. Her gece babamın resmi karşısın da garip duygularla içtiği içki pişmanlıkla boğazını yakacak. Aldığı her yudum zehirden öte etki yapacak. Bu sefer resme daha farklı bakacak. Özür dilemeyecek belki ama pişmanlıkla kıvranacak. Kıvranmalı. Kıvranması için her şeyi yapacağım.
Çatalımı kaçıncı kez batırdığım peynir, tabakta iyice dağılırken derin nefes alarak başımı kaldırdım. Kerem ve Yağız'ın dikkatle beni incelediğini fark ettiğim de kaşlarım çatıldı.
" Niye bakıyorsunuz?" Derken şaşkınlığım ses tonuma yansımıştı. Çatalı elimden bırakıp çayı aldım." Kahvaltınızı yapın. Hadi Kerem okula geç kalacaksın?"
"Arya abla sen iyi misin?"
" Evet." Çayımdan bir yudum alıp kenara bıraktım. Normal olmasam da normal davranmak için Kerem'in ekmeğine bal sürüp uzattım." Hadi ekmeğini ye." Garip bakışlarını üzerimden çekmeden ekmeğini aldı. Kerem yemeğe devam ederken Yağız'a bakmamaya çalışıyordum. Muhtemelen Kerem'den daha garip bakışlarla karşılaşacaktım. Eğer bakarsam intikam yüzünden kararmış olan zihnim de onun sitemli bakışlarını koyacak yer bulamayacağım için çelişki yaşayacaktım.
Tabi bunların yanın da ayrıca bir sorunum daha vardı. Hafta sonu evde olmayacağımı Kerem'e söylemek. Yağız'dan zoraki izin almışken Kerem'e nasıl söyleyecektim hiç bir fikrim yoktu. Dün yaşadığımız durumdan sonra da Kerem'in nasıl karşılayacağını bilmediğim için korkuyordum.
" Kerem." Dedim. Sakin karşılamasını umarak en sevimli halimle bakmaya çalışıyordum. Tabi benim sevimli halim normal bir sevimlilik hali olmadığı için garip duruyor da olabilirdi.
" Gidiyor musun?" Olabilirdi kısmı Kerem'in cevabından sonra silindi. Garip durduğum kesinlik kazandı.
" Daha bir şey söylemedim ki."
" İsmimi söyledin yetmez mi?"
" Kerem dedim sadece."
" Sadece Kerem demedin. İlk başta çatalınla peyniri ezdin. Sonra bana iki kere ballı ekmek verdin. Birincisini yapıp vermenin üzerinden çok zaman geçmeden hem de. Sonra da bana bakarken garip duruyordun. Ve garip bir şekil de ismimi söyledin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
Fiksi Umum"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla göreb...