4. BÖLÜM- KABUS SONRASI

13K 703 262
                                    

Elimin altında duran kapı kolunu öyle çok sıkıyordum ki, neredeyse elimde kalacaktı. Diğer elimi sinirle kapıya dayadım. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilmiştim. Etrafı kontrol ettiğimde kimse yoktu, nerden çıkmıştı bu adam. Ailemin fotoğrafları birer birer zihnimde canlanmaya başladı.

"Üzgünüm baba...." İçime sığmayıp, dışarı çıkmaya çalışan hıçkırığımı geri yuttum."Üzgünüm anne..." Gözümden akan bir damla yaş sessiz çığlığımdı."Üzgünüm kardeşim..." Özür dilerim....başaramadım..." Artık her şey bitmişti.

Kapıya dayadığım başımı yavaşça çevirirken, kulağımın dibinden gelen sesle olduğum yerde sıçradım. " Hayır dedim..." diyen Yağız'ın sinirli sesi kulağımı çınlattı. Yanımdan geçip giderken "Sana o davaya katılmayacaksın demedim mi!.. " diyen Yağız' a omzumun üzerinden sessizce bakıyordum. Bana bakmadan telefonla konuşarak, merdivenlerden çıktı.

Ne yani şimdi Yağız telefonda konuştuğu kişiye mi "Ne işin vardı orada" demişti. Demek ki beni görmemişti ya da beni görmüştü belli etmemeye çalışıyordu. Ne saçmalıyordum ben. Koskoca adam beni görüp neden belli etmemeye çalışacaktı ki. Suçüstü yakalamak için mi? Ne yaptığımı öğrense bir saniye bile düşünmeden oracıkta öldürürdü.

Odasınım kapısını hızla çarpmasıyla ev sallandı sanki. Bu kapı çarpmalardan dolayı abi- kardeş evi başımıza yıkacaklardı. Derin nefes aldım. Tehlike geçmişti ama kalbim patlayacakmış gibi atmaya devam ediyordu. Parmaklarımın ağrısıyla sıkmaya devam ettiğim kapı kolunu serbest bıraktım. Ellerimi iki yana sallayarak rahatlamasını sağlarken, nefesimi hızla dışarı üfledim.

Kapıyı açmak için tuttuğum kolu, diğer tarafından da Kerem tutmuştu. Kapıyı aynı anda açtık. Şaşkınlıkla bana bakan Kerem" Abim mi geldi?" diye sordu.Bu çocukla iletişimimiz abisine bağlıydı. Abim geldi mi? Abim gitti mi? Hep aynı sorular soruyordu.

" Evet" derken içeri girdim. Geçmeyen heyecanım sesime yansımıştı."Ne oldu sana?" dizlerimin üzerine oturup " Ne olmuş bana?" dedim. Zaten ayakta duracak halim kalmamıştı." Kayıp balık Nemo'ya benzemişin"derken gülmeye başladı. İçimde ki korku yerini garip bir hisse bıraktı. Kerem'in gülmesi dağılan düşüncelerimi duman etti sanki. Kafam allak bullaktı. Başımı iki yana sallayarak ortaya çıkan garip hissi bastırdım. Bu hissin Kerem'in gülümsemesiyle hiç alakası yoktu. Olamazdı da... sadece ne demek istediğini anlamamıştım.
"Anlamadım?" Dedim.

"Kayıp Balık Nemo'ya benzemişsin, kıpkırmızı olmuşsun." Gülmeye devam ediyordu." O kim?"

"Bilmiyor musun? Çizgi film kahramanı. Senin suratın da aynı ona benzemiş, kıpkırmızı olmuşsun, gözlerin de kocaman açılmış." Arkasında duran yatağına oturup, bana bakarak gülmeye devam ediyordu. Kayıp balık Nemo mudur nedir, ona benziyor muydum? bilmiyorum ama şuan gerçekten sudan çıkmış balık gibiydim. Gerilen sinirlerimle ben de gülmeye başladım. Şuan hiç iyi bir ruh haline sahip değildim. Sinirlerimi gevşetmek için ılık bir duşa ihtiyacım vardı. Yerden destek alarak, masanın üzerine bıraktığım tepsiyi aldım.

Meyve suyu içilmiş, sandviçin yarısı yenmişti." Afiyet olsun." dedim. İçimden zehir zıkkım olsun diyerek odadan çıkıp kapıyı kapattım.

Yukarı bakmaya cesaretim yoktu. Bu eve girerken net olan düşüncelerim şuan puzzle gibi darmadağındı. Merdivenlerden inip mutfağa girerek elimdeki tepsiyi tezgaha bıraktım. Yanıma gelen Adile teyze tepsiye bakarak," Oooo Maşallah. İyi yemiş paşam," bana dönerek konuşmasına devam etti."Demek ki seni sevdi. Yoksa yemek yemez sorun sana çıkartırdı.Sen de acıkmışsındır kızım, birazdan hazır olur sofra." Adile teyzeyi işiyle baş başa bırakarak mutfaktan çıktım. Bugünlük bu kadar heyecan ve korku yeterdi. Daha fazlasını kaldıramayabilirdim.

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin